Hakan Bahçeci

Hakan Bahçeci

Vuracan Bunları

Vuracan Bunları

Günde kaç defa duyuyorsunuz bu ifadeyi, bir defa deseniz bile ne kadar problemli, ne kadar sakıncalı ve ne kadar kin dolu bir cümle değil mi?

 

Etrafınızda konuşulan üç konudan biri IŞİD değil mi? IŞİD’den mülhem Kobani, Kobani’den çıkarak Protestolar, vandalizmle mücadele, oradan AKP ve hükümet ve nihayet İslam yani Müslümanlar… Ortaya kocaman bir balon çıkıyor evet içi kimyasal gazların dışında ne kadar gaz varsa doldurulmuş bir garip balon.

 

İslam adına yola çıkmış, “yola çıkartılmış” bir grup insan, liderine halife mi demek lazım, zındık mı? Cihat mı ediyor demek lazım, terör mü? Karşısında duranlar dost mu bize, düşman mı adice?

 

Ölenlere ne demek lazım, şehit desek bize yazık, geberdi desek onlara yazık. Kobani diye bir yeri on güne gelinceye kadar bin kişi bilmiyordu şimdi Kobani’den yüz binlerce misafirimiz var. Biz misafir diyoruz, misafirlerini aldıklarımız evlerimizi talan ediyor.

 

Ayağa kalkmak lazım diyoruz, yok illa asker gönderelim diyorlar. On yıl önce orada askerimiz var diye bağırıp isyan ediyorlardı. Hava saldırıları yetmez diyenler nedense Türk Askerini orada görmek istiyor.

 

Koca Amerika (kıtayı kast etmedim bizzat ABD) uçaklarıyla bomba yağdırıyor. Bir araç hareket edip etmediği bile belli değil, bir bomba paramparça oluyor. Araç kimin, içinde birileri var mı? Madem bir otomobilin yerini, kime ait olduğunu biliyorsunuz neden ötesini yapmıyorsunuz?

 

Ekran karşısında Türk halkı izliyor olan biteni, ellerinde Molotof kokteyli, silah, sopa ne varsa, saldırıyorlar sağa sola. Ne istediklerini kendileri bile bilmiyor. İzleyenler de insan, sahip olamıyor kendine, sabır gösteremiyor, ağızlardan çıkan şu; “vuracan bunları teker teker, ikisini indirdin mi bak çıkabiliyorlar mı dışarı?”

 

“Ne çok çektik bu ayrılıktan, nifaktan, fesattan bilmiyoruz…” havada, sahte, yalan bir cümle… Bizzat biliyoruz bu milletin başına gelenlerin çoktan fazlası bizatihi birbirimize düşmekten geliyor. Lakin şimdi sadece birbirimize düşmedik, kendi kendimize düştük. Hani hoşgörü çığlıkları atanlar neredeler?

 

Bu coğrafyada oynanan, planlanan ne varsa merkezinde Türkiye vardır. Bu cümleyi kaç kere kurduk kim bilir? İstikrarsız, güçsüz, sığ, müdahale edilebilir bir Türkiye için ne çok uğraş veriyorlar? Sonunda Ehli Sünnet ile savaşa tutuşabilmek için daha neyi feda edecekler?

 

Hangi yöne bakacağız, nasıl bakacağız, kendimize nasıl döneceğiz? Kalbimize nasıl döneceğiz? Alnından vurarak mı birilerini?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi
SON YAZILAR