Hasan Ukdem

Hasan Ukdem

Kısa bir hikâye

Kısa bir hikâye

Yeni evlenmişti Hakan, fakat mutlu görünmüyordu. Oysa karısı Elif çok güzel bir kadındı ve üstelik, yufka yürekli, içi sevgiyle dolu bir insandı. Sabah babasından sonra Hakan da kendi dükkanlarına gidiyor, günü, çok da çalışmadan, dükkâna gelen arkadaşlarıyla çayla, sigarayla, sohbetle, gırgırla geçiriyordu. Evin tek oğluydu ve babasının gözdesiydi. Üç ablasından sonra dünyaya gelmişti. Anadolu tabiriyle, evin körpesiydi aynı zamanda. Biten günle akşam eve babasıyla gitmiyor, arkadaşlarıyla eğlence yerlerinde dolaşıyor, geç saatlerde eve, eşinin yanına dönüyordu. Elif çok üzülüyor, bunun değişmesi için elinden bir şey gelmiyor, bütün namazlarının ardından dualar ediyordu. Son zamanlarda Hakan içki de içmeye başlamış, buna itiraz eden karısına öfkelenmeye, kızıp bağırmaya, hakarete varan kavgalar çıkarmaya yönelir olmuştu. 
 
Bir akşam, Hakan her günkünden daha sarhoş, daha öfkeli, daha agresif bir şekilde eve geldi. “Dayanamıyorum artık, ben gideceğim buralardan” dedi ve bu ağır akşamı, yatağına sızarak bitirdi. Oysa Elif, gün boyu onu büyük bir heyecanla beklemiş, hamile olduğunun müjdesini vermeyi tasarlamıştı. Dünyası başına yıkıldı. Ertesi gün Hakan gelmedi. Bir pavyonda gördüğü Canan ile şehri terk etmişti. 
 
Antalya'ya gitmişler, oradan İstanbul ’geçmiş, büyük bir sefahatin peşine düşmüşlerdi iki kafadar. Hakan'ın kendi gücüyle böyle bir hayatı yaşaması mümkün değildi. Babası da kızgın olduğu için para göndermiyordu. Yanında getirdiği para da bitmişti. Türlü türlü yasa dışı işlere giriyor, kumar oynuyor ve Canan’ın bitmek bilmeyen isteklerini karşılamaya çalışıyordu. Canan, bütün bunlara karşı yetinmiyor, kendisi de çalışmak istiyordu. Üstelik bir pavyonda iş bulmuş, bunu Hakan’a kabul ettirmek için dayatıyordu. Hakan’dan izin çıkmamasına rağmen, meydan okurcasına o işi kabul etti Canan. Daha bir yıl bile geçmemişti birlikteliklerinin üstünden.  
 
Hakan'ın yine çok içtiği bir geceydi. Pavyonda bir adamın yanında oturmuş içki içerken gördü Canan’ı, kan beynine sıçramıştı onu öyle elin adamıyla samimi bir şekilde görünce. Uğruna ailesini, karısını terk ettiği kadın neler yapıyordu. Oturduğu masadan kalktı ve onların yanına doğru yürüdü, başı dönüyor, zor adım atıyor, ayakta zor duruyordu, “Canan” diye haykırdı. Canan ve yanındaki adam ona doğru döndüler, Canan’ın yüzünde bir gülümseme donmuş kalmıştı. Adam hiçbir şeyin farkında değildi, sadece yüzünde şaşkınlık belirmişti. Hakan son zamanlarda yanında taşıdığı tabancayı belinden çıkardı ve Cananla adamı vurdu. İkisi de oracıkta ölmüşlerdi. 
 
Olay yerine gelen polisler Hakan’ı alıp götürdüler. Başka suçlardan da aranıyordu zaten. 36 yıl hüküm yedi. Yoklukla, kimsesizlikle yıllar akıp gitti. Hapishaneden çıktığında ölümcül bir hastalığı vardı artık, ama gidecek hiçbir yeri yoktu. Memleketine döndü, annesi babası ölmüştü. Babası ölmeden iflas etmiş, hiçbir şey kalmamıştı. Elif çocuğunu dünyaya getirmiş, onu büyütmüş, bir daha da evlenmemişti. Kayın babası işleri bozulup iflas edinceye kadar ona bakıp kolladı. Elif oğlunu evlendirdi ama torununu göremeden öldü. Hakan bir oğlunun olduğunu öğrenince, onu buldu. Kendi yağıyla kavrulmaya çalışan bir insandı oğlu. Onun da çocukları vardı, bir markette kasadar olarak çalışıyordu. Hakan'a da kızgındı oğlu, ama yine de bir şey demedi ona. Kal da demedi. Hakan oğlunun evinden çıktı, bir sonbahar günüydü, etraf sarı yapraklarla doluydu, yağmur yağıyordu. Issız bir caddede nereye gittiğini bilmeden yürüyordu. Koca dünya içi boş bir ceviz kabuğu gibi önünde kalakalmıştı sanki. 
 
DAHA DA KISA BİR HİKâYE 
 
Ceviz kurdu, cevize girebileceği kadar bir delik açar ve cevizin içine girer. Cevizin içi insan beynine benzer, kurt başlar cevizi yemeye. Yedikçe şişmanlar, şişmanladıkça karnı büyür. Yeterince doyunca, gitmek ister, ama girdiği delikten çıkması mümkün değildir, istese de çıkamaz. İşin enteresan ve daha da kötü tarafı; içi yenilen cevizin kabuğu da kurumuş ve iyice sertleşmiştir. Artık o deliği genişletmek de imkansızdır. Kurtçuk oturup etrafına bakar, düşünür, taşınır delikten çıkmak için tek çaresi vardır; zayıflamayı beklemek. Aç kaldıkça zayıflar, eski cılız haline döner. Ve bir gün bitap düşmek üzere ilk başladığı gibi delikten çıkar. Ama çıktığında mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile bir içsiz bomboş bir ceviz kabuğu kalmıştır. 
 
Sevgiyle kalın. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi
SON YAZILAR