Ömer Tokgöz

Ömer Tokgöz

Konya Aşıklar Bayramı

Konya Aşıklar Bayramı

Anadolu’nun kültürel belleğinin yanı sıra kültürel çeşitlilik ve zenginliğinin de önemli bir ifadesi olan Âşıklık geleneği; yüzyılların deneyimlerinden süzülerek biçimlenmiş, şiiri, müziği ve hikâye anlatımını içeren çok yönlü bir sanattır. Kendine özgü geleneği ve icrası olan âşıklık geleneğinin en önemli niteliği, döneminin yaşayış ve hayata bakış tarzını, etik ve estetik değerlerini yansıtarak geniş halk kitlelerine hitap edebilmesidir.

Âşıklık geleneğinin kökeni konusunda çeşitli görüşler bulunmakla birlikte genel kabul, âşıklığın ozan-baksı edebiyatı olarak adlandırılan Türk destan anlatım geleneğine dayandığı ve Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinden sonra ortaya çıkan tasavvufi düşünce ile Selçuklu ve Osmanlı yaşam biçimi ve kabullerinin bu geleneği şekillendirdiği yönündedir.

whatsapp-gorsel-2024-03-10-saat-17-36-46-877d65a1.jpg

Âşık, güzellikleri övdüğü ve acıları dramatik bir dille vurguladığı kendi deyişlerini veya ustalarının deyişlerini, yöresel ezgilerle saz eşliğinde söyler. Âşıklar tarafından söylenen şiir ve hikâyeler, sevgiliye duyulan özlemi, ilahi aşkı, kahramanlık hikâyelerini ve döneminin toplumsal sorunlarını konu edinir. Anadolu insanının dünya görüşü, ahlaki ve estetik anlayışı âşıkların şiirlerinde ifade edilir. “Âşıklık Geleneği”, 2009 yılı itibariyle UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesine kayıtlıdır. (https://www.kulturportali.gov.tr/portal/asiklikgelenegi)

Aşıklık sanatı ile mazi ile bugün arasında nesiller arasında adeta canlı bir bağ kurulmakta ve müziğe dayalı bir kültür aktarımı yapılmaktadır. Aşıklık üzerine değerlendirmelere geçmeden önce bilimsel bir bakışla olguya göz atalım. Haliç Üniversitesi bünyesinde 2018 yılında Ezgi Yalçın tarafından yapılan “Kültürel ve Toplumsal İletişim Bağlamında Aşıklık Geleneği Ve Aşık Reyhani’nin Hayatı” başlıklı yüksek lisans çalışmasında Aşıklık konusu etraflıca ele alınmıştır. Bu çalışmaya göre: “Aşık sözcüğünün kökeni ışık ve aşk sözcüklerinden gelmektedir. Aşık sözcüğü bazı araştırmacılara göre ilk olarak, 13. yüzyılda kullanılmıştır. Bazı araştırmacılar ise, 15. ve 17. yüzyılları arasında ilk olarak kullanıldığını öne sürmüşlerdir. 13. yüzyılın sonu ve 14. yüzyılın başlarında yaşayan Yunus Emre’den etkilenerek şiir yazan Ali Aşık Paşa, aşık kelimesini kullanan ilk şairdir. 15 ve 16. yüzyıllarda Ahmet Çelebi ve İbrahim gibi halk şiirleri yazanlar isimlerinin önünde aşık kelimesini kullanmışlardır.

whatsapp-gorsel-2024-03-10-saat-17-36-47-66a8849f.jpg

“Aşık” kelimesinin ilk kullanışını 13. yüzyıla kadar dayandığını belirten araştırmacılar da bulunmaktadır. 15 ve 16. yüzyıllarda yaşayan bazı şairlerin aşık mahlasını kullandıkları belirtilmiştir. Aşıklık geleneğinde saz çalarak şiirler okuyan, halk hikayeleri anlatan gezgin şairlere aşık adı verilmiştir. Anadolu derviş edebiyatından gelme motifler aşık şiirini etkiler. Aşık kutsal olmayan yerlerde, kahvehanelerde, hanlarda, düğün evlerinde halkı eğlendirmekle görevli, bir güzele bağlılık gibi konuları işleyen halk sanatçısıdır.

Aşık; sazlı veya sazsız olarak, doğaçlama söz söyleyen, aşıklık geleneğinin kurallarına uygun hareket eden, halk sanatçısıdır. Topluluk önünde, sazlı ve sazsız olarak doğaçlama söz söyleme geleneğine aşıklık geleneği denilmektedir. Halk kültüründen beslenen ozanlar, milli kültüre bağlıdırlar. Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte kültürel olarak değişimler meydana gelmiştir. Ozan kavramı da bu değişimden etkilenip gelişerek aşık adını almıştır. Hak aşıkları kendilerini diğer konuları işleyen aşıklardan ayırmışlar ve mahlaslarının başına “Kul, Abdal, Budala, Pir, Sultan, Emre” gibi isimler eklemişlerdir.

Araştırmacılar, âşık olup olmamayı belirlemek amacıyla, doğaçlama söz söyleme, saz çalma, aşık atışmalarına katılma, vb. aşıklık kurallarına uyup uymamasına bakarlar. 20. yüzyıl başına kadar aşıklar özel kıyafetler giyip diyar diyar dolaşmaktadırlar. Gezginci aşıklar, gittikleri yerlerde belli bir süre kalır, o toplumun aşıklarıyla tanışır, kültürlerini öğrenir, saz çalar, doğaçlama söz söyler ve halk hikayeleri anlatırlar.

Aşıklar, doğaçlama sözler söylemesi, şiirler yazması, hikayeler anlatması ve güzel saz çalması, toplumun sözcüsü ve sanatçısı olması özellikleriyle halkın dikkatini çekmektedirler ve halkın ilgi odağı haline gelmektedirler. Aşıklar hem edebiyat hem de müzik alanında yetenekli ve kendilerini geliştirmiş bireylerdir. Aşıklık geleneğinde edebiyat ve müzik iç içedir. 17. yüzyılın önemli şairlerinden, güzellik ile ilgili şiirleri ile bilinen Karacaoğlan, 19. Yüzyılın özellikle siyaset ile ilgili eserleriyle ünlü şairi Dadaloğlu göçebe toplumların içinden gelen ve göçebe toplumunun yaşayışlarını, deneyimlerini, duygularını eserlerinde aktaran aşıklardır.”

whatsapp-gorsel-2024-03-10-saat-17-36-47-822c2a42.jpg

Ülke düzeyinde Aşıklar toplantıları olarak 16. yüzyıldan bu yana pek çok âşık toplantısı yapılmıştır. Ancak elimizdeki bilgilerden bunun ilk örneklerini 19. yüzyılda görmekteyiz. Bu toplantıları düzenleyenler arasında Ziya Paşa, Ahmet Kutsi Tecer ve Feyzi Halıcı dikkatimizi çekmektedir. Ancak âşıklar bayramının sistemli ve usulüne uygun olarak yapılması Cumhuriyet’ten sonradır.

1932 yılında Ahmet Kutsi Tecer’in öncülüğünde I. Sivas Halk Şairleri Bayramı yapılır. Bayrama, 14 âşık katılır, bunlardan birisi de Âşık Veysel‘dir. 27 Şubat-5 Mart 1938 tarihleri arasında, o yıllarda Gümüşhane’ye bağlı bir ilçe olan Bayburt ilimizde Mahmut Kemal Yanbeğ’in öncülüğünde Bayburt Saz Şairleri Haftası düzenlenir. Bayrama dönemin valisi ve diğer üst düzey yöneticiler ve halk büyük ilgili gösterirler. 30 Ekim 1964 tarihinde yapılan II. Sivas Halk Şairleri Bayramı’na, ülkemizin değişik bölgelerinden 10 âşık katılır.

Cumhuriyet döneminde ülkemizde en uzun süreli Aşıklar bayramı Konya’ da Fevzi Halıcı tarafından başlatılmıştır. 07-09 Ekim 1966 tarihleri arasında Feyzi Halıcı’nın önderliğinde Konya’da düzenlenen Aşıklar Bayramı’na ise 16 âşık katılır. Bunlar arasında Ali İzzet Özkan, Murat Çobanoğlu, Davut Sularî, Dursun Cevlanî, Aşık Efkârî, Aşık Hasretî, Hüseyin Çırakman, Posoflu Müdamî, Sefil Selimî, Aşık Selmanî, Şemsi Yastıman ve Abdulvahap Kocaman dikkatimizi çeken adlardandır. (https://www.turkedebiyati.org/asiklar-bayrami-ve-asiklar)

XX. yüzyıl âşık edebiyatının oluşmasında Konya Aşıklar Bayramı’nın etkisi büyüktür. Abdulvahap Kocaman, Murat Çobanoğlu, Sefil Selimî, Halil Karabulut, Âşık Hasretî, Şeref Taşlıova, Âşık Feymanî, Hacı Karakılçık, vb. kendilerinin yetişmesinde ve tanınmasında Konya Âşıklar Bayramı’nın payını hemen hemen her ortamda dile getirmişlerdir.

Konya Aşıklar Bayramı bir dönem Selçuk Üniversitesi tarafından düzenlenmiş, daha sonra tekrar Konya Kültür ve Turizm Derneği ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na devredilmiştir. Son yıllarda ise çeşitli sebeplerden dolayı, âşıklar bayramı düzenli olarak yapılamamaktadır. Zamanla geniş katılımlı ve ülke çapında bir organizasyon çerçevesinden uzaklaşılarak ilçe belediyesi bünyesinde küçük katılımlı organizasyonlara indirgenmiş olduğu görülmektedir.

Saz Aşıkları niye bayram yapar veya Konya niye öncülük yaptı?

18. Yüzyıl sonu itibarıyla Batılılaşma etkilerinin görüldüğü bu dönemde, Osmanlı Devleti’nde gerileme sürecine girilmesinden sonra, bu dönemde yaşayan ve eserler oluşturan aşıklar aşıklık bakımından zayıf özelliklerde kalmışlar, eserlerinde ağırlıklı olarak öncekileri tekrar etmişlerdir. Yeni ürünler meydana getirilememiş, tekrarlar yapılmıştır. 20. yüzyılın başında aşıklık modern olmayan bir söyleyiş ve rağbet görmeyen bir şekle dönüşmüştür. 1940-70’li yılların Türkiye’si kırsal bir nüfusa ve köy demografisine sahip idi. Köy aşıkları damarı hem canlı idi hem de köyden kente göç ile bu yıllarda yoğun olarak şehir atmosferine taşınmıştır.

Konya Turizm Derneği olarak başkan Fevzi Halıcı’nın Mevlana’nın ilahi aşk eksenli gel çağrısına yönelik olarak Konya’da Aşıklar Bayramı etkinliğinde bir araya gelme çağrısı aşıklar arasında önemli kabul görmüştür. Aşıklar her bayram mutlaka Pir Mevlana celaleddin Rumi’yi topluca ziyaret etmişlerdir. Yine her bayram açılışında toplu olarak Anıt meydanına yürüyerek Atatürk anıtını ziyaret etmişler ve aziz hatırasına saygı göstermişlerdir. Fevzi Halıcının üretkenliği ve sosyal çevresi ülke genelinde Aşıklar bayramını saz aşıkları için popüler bir çekim kaynağı yapmış ve ilk düzenlendiği andan itibaren her düzeyde prestjli kılmıştır.

Saz Aşıkları niye bayram yapar? 1960’lı yıllar boyunca Türkiye’ de tek kanallı Trt radyosu ve plak dışında mahalli sanatçıların ve saz aşıklarının kitlesel duyuru imkanı yoktu. Konserler ise popüler Türk halk müziği sanatçıları ve Anadolu Rock sanatçıları içindi. Konya Gar aile bahçesinde Bedia Akartürk, Ahmet Sezgin, Nuri Sesigüzel, Ahmet Gazi Ayhan ve eşi Yıldız Ayhan pek çok kez halk konserleri yapmışlardır.

Sesini soluğunu ve tarzını duyuracağı bir alan ancak Konya'da ve Aşkın sözcüsü Mevlana diyarında mümkün olduğu için Aşıklar için Konya’daki atmosferde konser yapabildikleri ve rağbet gördükleri için bayram idi. Yoksa maddi ödül, parasal destek buldukları için bayram denilmemiştir. Sponsor, gidiş geliş parası belki kendi ceplerinden karşıladılar, belki Konya'da kaldıkları 2-3 gün organizasyona aitti, yemek ve konaklama ücreti ise muhtemelen ödemediler.

Bu noktada rahmetli kültür insanı şair ve yazar Fevzi Halıcı için bir not eklemek gerekir. Merhum gazeteci ve yazar Seyit Küçükbezirci’nin 21.12.2014 tarihli Memleket gazetesinde yazdığı gibi: “Yahya Kemal için İstanbul neyse; Feyzi Halıcı için de Konya odur. Bir insan Konya’yı ancak Feyzi Halıcı kadar sevebilir. Feyzi Halıcı, hakikaten “Hazreti Pir’in karıncası gibi”; Ona bağlı kaldı, hizmette kusur etmemeye çalıştı. 1960 yılında, Konya Turizm Derneği başkanlığına otuz altı yaşında getirilen Feyzi Halıcı, 1988 yılına kadar, yirmi sekiz yıl “Mevlana Anma Törenleri” nin düzenlemesine emek verdi. Burada bir parantez açmaya mecburum: Bazı kaprisler uğruna, Konya Turizm Derneği’nin, Mevlana İhtifallerinden elinin kesildiği 1988 yılından sonra geçen yirmi altı senede (şimdi otuz altı) mana ve muhteva açılarından, yapılan ihtifaller öyle sönük, kuru, sıradan oldu ki. Kadim Oğuz boylarına mensup Konya kadınları, şairler için “Ozan” derler. Ozan “Konyalıca”da yaşayan bir kelime. Yunus Emre, “Benim Adım Dertli Dolap İlâhisi”nde “Ben bir usanmaz ozanım” der. Feyzi Halıcı da böyle; “Konya’nın usanmaz bir ozanı”.dır.

Konya Müzik festivali bir düş değil realite olmalıdır.

Kültür şehri Konya olabilmek için aşıklar bayramı önemli bir sıçrama noktası ve platform olarak ele alınmalıdır. Bu anlamda bayram tabiri yerine yeni bir “aşıklar buluşması” konsepti hazırlamak gerekir. 1966 yılından bugüne geldiğimizde elli yedincisini 2023 yılında Konya Karatay Belediyesi ölçeğinde tek günlük cılız bir etkinlik olarak düzenlenmiş olsa da artık Aşıklar bayramı eski günlerinden farklı ve daha güçlü bir organizasyona ihtiyaç duymaktadır.

Bugüne gelirsek bir öneri olarak geniş kapsamlı ve içinde Aşıklar bayramına da yer verilen geniş kapsamlı bir Konya Müzik festivali düzenlenmelidir. Sosyal medyada yöneticisi olduğum bir Konya fotoğrafları sayfasında Aşıklar bayramını hakkında çoğu ilk defa olmak üzere yayınladığım nostaljik fotoğraflar yoğun ilgi görmektedir. Yapılan yorum ve paylaşımlarda önceki yıllarda olduğu gibi 1966 yılından 1988 yılına kadar aralıksız yapılan ve Konya ile özdeşleşmiş bir efsane olan aşıklar bayramı niye yapılmıyor? Sorusu sıklıkla dile getirilmektedir.

Konya kent kültürü ve tarihi kapsamında yaptığım araştırmalar kapsamında eriştiğim Kültür bakanlığı film arşivlerinden biliyoruz ki 1966 yılında Konya’da Şahin sinemasında yöresel folklor grupları, mahalli saz ekibi ve o yıllarda meşhur olan sanatçıların katıldığı bir müzik festivali yapılmıştır. Konyalı Aşık Salihi’nin de programda besteleri ile sahne aldığı görülmektedir. (https://filmmirasim.ktb.gov.tr/tr/film/konya-mzik-festivali)

Bugün artık kırsal Türkiye yerine kentli ve şehirli bir Türkiye sosyolojisi olduğu için artık geleneksel saz aşıklarının yanı sıra kent ozanlarından da bahsedilmektedir. Aşıklık damarı kadim bir gelenek olarak değişik aşıklık kolları geleneğinden feyz alarak bir şekilde boy vermeye devam etmektedir. Ancak yaşatılması için önemli büyükşehirlerde ve geleneği olan yerlerde Aşıklar kahvesi odaklı kültür evleri açılması gerekir. Eğer maddi imkanları olmayan gezgin ve gariban aşıklar var ise cüzi ücretle, indirimli veya ücretsiz kamu misafirhanelerinden konaklama ve barınma amaçlı yararlanmaları Kültür Bakanlığı tarafından sağlanmalıdır.

Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından üstlenilecek bu festival kapsamında uzun zamandır mistik müzik festivali olarak yapılan ancak yerel halka ve ülkeye yaygın olarak ulaşamayan festivali de içerecek şekilde Konya Müzik festivali düzenlenmelidir. Bu konsept içinde Mevlevi dergahı ayinlerini içeren bir mistik müzik bölümü, Aşıklar Bayramı bölümü ve Konya’lı mahalli sanatçıların katılımı ile Konya barana müziği icrasına yer verilmelidir. Her yönden dolu dolu bir haftalık müzikal etkinlikler yapılmalıdır. Konser ve icraların yanı sıra her yıl ayrı temalar ile müzik atölyesi uygulamaları, her yıl için yılın onur konuğu ve sanatçısı ile yılın müzik grubu gibi temalar olmalıdır. Hatta yılın teması doğrultusunda yeni beste ve eserlerin podyuma çıkması anlamında bir seküler ve mistik tınılar içeren müzik yarışması ülke ve dünya genelinde 6 ay önceden duyurulmalıdır. 1966 yılından bugüne yapılan Aşılar bayramına dair Konya’da ve Türkiye’de yerel basında çıkan haber, küpür, film yazılı, sözlü ve sosyal medya kaynakları ivedilikle derlenmelidir. Akabinde yeni yapılacak bir Konya kent müzesinde veya Mimar Muzaffer Beyin yaptığı Dar-ül Muallimin mektebi(kız öğretmen okulu) binasında ismi ve mazisi ile Konya’ya mal olmuş bu kültür hizmeti yeni kuşaklara tanıtılmalıdır.

1984 yılında yapılan 19. Konya Aşıklar Bayramı TRT videosu

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi
SON YAZILAR