Mehmet Toker

Mehmet Toker

İfade özgürlüğü mü? Alçakça provokasyon mu?

İfade özgürlüğü mü? Alçakça provokasyon mu?

Türkçemizde güzel ve anlamlı bir atasözü var. “Eceli gelen it, cami duvarına işer!” diye. Avrupa'da hâkim olan vahşi kapitalist, barbar Siyonist zihniyet, Fransız İhtilalinden sonra yalan ve spekülatif söylemlerle medeniyet, kültür, demokrasi, insan hakları, özgürlük vb. kavramlarla şişirilen “Avrupa Medeniyeti” balonunun, sonunun geldiğini ve bir çıkmaz sokağa girdiğini net olarak gördüğü için maalesef, yukarıda zikrettiğimiz atasözümüzdeki fiili her geçen gün artırarak gerçekleştirmeye devam ediyor. Özellikle NATO’ya girmesi Müslüman bir ülke olan Türkiye'nin iznine takılan İsveç merkezli Mushaf yakma eylemleri, aktörleri değişse de devam ediyor. Maalesef, bu aşağılık eylem, AB ve ABD tarafından ifade özgürlüğü olarak kabul edilip, destekleniyor.

Devlet desteği ve polis korumasında, dünya üzerinde bir milyardan fazla inananı olan, velev ki olmasa bile -sayısal anlamda çok daha az inananı olan herhangi bir din de olabilirdi- bir dinin kutsal kitabına yapılan bu fiili saldırı nasıl ifade özgürlüğü olabiliyor? Özgürlük başkalarının inançlarına hakaret, kutsallarına saldırıyı içinde barındırabilir mi? Aynı İsveç’in, geçtiğimiz aylarda Tevrat nüshalarının yakılmasına izin vermediğine şahit olmuştuk. Ki bir Müslüman olarak kutsal kabul edilen herhangi bir kitabın yakılmasını tasvip etmeyiz. Zira kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim: Allahtan başkasına tapanlara kötü söz söylemeyin; sonra onlar da bilmeden, taşkınlık yaparak Allah hakkında kötü sözler söylerler. (Enam,6/108) ayetiyle bizi bundan men eder.

Batının bu ikiyüzlü tutumu, Batı medeniyetinin kodlarında ki ezilmişlik psikolojisinin ve bu psikolojinin bir ikiyüzlülük, münafıklık olarak ortaya çıkmasıdır. Batı zihniyetinin özgürlük anlayışı kendisi zarar görene kadardır. Şayet İsveç’te Mushaf’ın yakılması ifade özgürlüğü ise mesela şu günlerde, Kuzey Afrika kökenli 17 yaşındaki Nael Mezrouk’un polis tarafından öldürülmesinden sonra Fransa’da gerçekleşen hadiselerde ifade özgürlüğüdür. Neden Fransız polisi ifade özgürlüğünü kullanan insanlara karşı şiddet ve Vandalizm uyguluyor? Bırakın istedikleri gibi mağazaları, belediye binalarını, polis merkezlerini, arabaları yaksınlar. Bunların yakılmasına, bunlar kutsal olmadığı için mi müsaade etmiyorsunuz veya bunlar ifade özgürlüğü değil mi? Mesela Kur'an yakan iblisin uşakları Mushaf’ın yerine İsveç bayrağı, LGBT bayrağı, Tevrat, İncil gibi nesneleri veya İngiliz Kraliyet Armasını yakmaya kalksaydı; İsveç polisi yine müsaade eder bu eylemi yapacak kimseleri koruma altına alır mıydı? Rasmus Paludan veya Salwan Momika, Kur’an-ı Kerim mushafını yakmak yerine; madem ifade özgürlüğü ise Nazilerin, Yahudi soykırımı yapmadığını dile getirmiş olsalardı veya antisemittik söylemlerde bulunmuş olsalardı yine kendilerine müsaade edilecek ve söylemlerini polis korumasında gerçekleştirebilecekler miydi? AB ve ABD bu söylemi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek miydi? Kaldı ki; Yahudilerin soykırıma uğramadığını söylemek herhangi bir fiziki eylem barındırmadığı sadece lisanen ifade edildiği için kanaatimce tam bir ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmelidir. Ve ya aynı kimseler, İsveç'te, Rusya lehine propaganda ifade eden cümleler kurmuş olsalardı; İsveç Hükümeti/Polisi, ABD veya AB “Bu ne güzel ifade özgürlüğü!” der miydi?

Milyonlarca insanın bin yılı aşkın bir süredir meşru inancı olan ve bu inancın kaynağı Kur’an-ı Kerim Mushafına yapılan fiili saldırıları ifade özgürlüğü olarak kabul etmek, tam bir iki yüzlülük, tam bir akıl tutulması, ahlak yoksunluğu ve erdem münafıklığıdır. Şunu ifade edelim ki; Kur’an-ı Kerim'in mushafına yapılan fiili saldırı Kur'an'a zarar vermez. Zira Kur'an, Allah'ın indirdiği ve kıyamete kadar muhafazasında olan son ilahi kelamdır. Mushaf yakılmasına müsaade etme veya bunu ifade özgürlüğü olarak kabul etme ahlaki ve manevi iflastır. Eziklik psikolojisinin, bitmiş bir kültürün, iflas etmiş bir medeniyetin, fikir üretemeyen bir zihniyetinin yansımasıdır. İfade özgürlüğünün amacı insanların kutsallarına sözlü veya fiziki hakareti değil; bilim, ilim, felsefe ve dini alanlarda entelektüel tartışmaların özgürce yapılmasını desteklemek içindir. İnsan hakları evrensel beyannamesinde bir insan hakkı olarak kabul edilen ifade özgürlüğü bu alanlardadır. Yoksa sözlü veya fiziki hakaret, ifade özgürlüğü kapsamında değildir. Kişiye, zarar veren iftira, müstehcen ya da teşhirci paylaşımlar, kışkırtıcı ya da provokatif söylemler, yalan ifade ve kamu güvenliğini tehlikeye atacak bilgilerin ifşası, nefret söylemi, özel hayat ve mahremiyetini ihlal edecek söylemler ve görsel paylaşımlar, ticari sırların ifşası ve telif hakkını ihlal edecek paylaşımlar ifade özgürlüğünün kapsamında değildir. Bu tür paylaşımlar ifade özgürlüğü olarak kabul edilemez. Şayet özgürlük, başkalarının tabii ve doğal haklarına tecavüz ediyorsa orada özgürlük yoktur.

Bir eylemin ya da ifadenin sonuçları toplumun zarar görmesine yol açıyorsa, toplumu provoke ediyorsa ya da toplumun duyguları ve hisleriyle istihza ediyor veya tedhişe düşürecek bir durum ortaya çıkarıyorsa bu ifade özgürlüğü değildir. Mesela çok kalabalık bir alışveriş merkezinde veya on bin fitte onlarca yolcusuyla seyreden bir uçakta, herhangi bir delil yokken sırf benim ifade özgürlüğüm var diye yüksek sesle “bomba var!” diye bağırmak ve insanların galeyana gelip, dehşete düşüp, izdiham oluşturup, birbirlerini ezmesine sebep olmak ifade özgürlüğü değildir. Bunu yapan kimse büyük bir cürüm işlemiştir. Ama dağ başında veya komşular duymayacak ses tonuyla, evinizde kendi kendinize istediğiniz kadar bomba var!” diye bağırmanız da herhangi bir sıkıntı yoktur. Dolayısıyla Kur'an'ın içerisindeki öğretileri üzerine konuşmak, onları tartışmak, araştırmakla; inananları tahrik edecek şekilde Mushaf’ı ateşe vermek aynı şey değildir.

Bu hadiseler gösterdi ki, batı medeniyeti batmanın eşiğindedir. Bu eylemlerle sadece zaman kazanmaya çalışıyor. Vahşi kapital kültür, kendi tüm kutsallarını yok ettiği gibi ötekilerin kutsallarına saldırarak ayıbını örtme telaşına girmiştir. “Şaşıran ördek tersine yüzermiş” sözü Avrupa’yı anlatıyor. Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi
SON YAZILAR