Mehmet Toker

Mehmet Toker

Dip Dalganın Farkında mıyız?

Dip Dalganın Farkında mıyız?

Karadeniz'de yüzenlerin en çok korktuğu ve boğulmalara ölümlere sebep olan husus, sinsice sizi derinlere doğru sürükleyen dip dalganın varlığıdır. Ne kadar usta yüzücü olursanız olun dip dalga sizi iradeniz dışında sürükler ve neticede hayatımızı kaybetmemize sebep olur. Buna Rip ya da çeken akıntı da ismi verilen bu dip dalgası sığ sudan derin sulara hareket eden oldukça kuvvetli bir akıntıdır.

Tıpkı denizde olduğu gibi toplumsal hayatımızda da dip dalgası dediğimiz türden bir durumla karşı karşıyayız. Bir taraftan Türkiye uzaya astronot gönderirken, ekonomik krize rağmen büyüme rakamları % 4.7'leri gösterirken, son yirmi yıllık süreçte ondan önceki seksen yıllık zaman diliminde yapılamayan pek çok altyapı yatırımı, tesis yapılırken geçen yıl yaşamış olduğumuz onbir ilimizi, onbeş milyon insanımızı doğrudan etkileyen büyük depremin yaraları hızla sarılırken; toplumu felakete sürükleyen dip dalga zannedildiği gibi ya da birilerinin sürekli şişirip gündeme getirdiği gibi ekonomik değil tamamen manevi ve ahlâkidir.

Ekonomik krizler, dalgalanmalar suyun üzerinde oluşan dalgalar gibi tedbirinizi alırsınız. Çünkü görülüyor. İcabında denize girmezsiniz, dalga kıranlar inşa edersiniz vb... 1996-2001 yılları arasında Türkiye ekonomik açıdan dibe vurmuş, o günkü gazete manşetlerinin ifadesi ile 50 cent'e muhtaç hale gelmişti. 2002'den itibaren takip eden 7-8 yıllık süreçte toparlandı ve 2009'da bütün dünyayı sarsan ekonomik kriz dahi Türkiye'yi teğet geçmişti. Ekonomidir bozulur düzelir. Ancak dip dalga denizin yüzeyinden gözükmediği için alınacak tedbir konusunda ve insanlarımızı bu dip dalgaya kaptırmama konusunda yeterli hazırlığımızın olmadığını üzülerek müşahede etmekteyiz. Çünkü etkisiz yetkililerimiz maalesef dip dalganın farkında bile değil veya görmezden gelerek kendi şahsi istikballerini inşa ile meşguller. Bir toplumun geleceği, o toplumun kültür ve medeniyetinin sağlam olması, bu kültür ve medeniyet çerçevesinde şuurlu gençler yetiştirebilmesi ile doğru orantılıdır. Şuurunu kaybetmiş, milli manevi değerlerinden uzaklaşmış, kendi kültür ve medeniyetini inkar eden, dinini tarihini hor gören, manevi kodlarından uzaklaşmayı çağdaşlık, ilericilik, ilerlemecilik ve özgürlük gibi algılayan bir gençlik ve toplum dip dalga tarafından kapıldığının ve derin sulara doğru sürüklendiğinin farkına ancak çırpınmalarının faydasız olduğu gerçeğiyle yüz yüze kaldığı zaman anlayacaktır.

Gelecek adına sadece ekonomik kaygı duyan ve bütün dünyasını bireysel konfor alanı üzerine inşa eden bir kimse, kendisini sadece biyolojik bir varlıktan ibaret gören bir yanılgı içerisindedir. Bu yanılgı içindeki zihin yapısı, toplumu da sadece sürü olarak değerlendiren ve açık bir pazar haline getiren, ye, iç, eğlen, tüket ve neticede tüken git anlayışını hayat kabul eden, bizim manevi, kültürel, genetik kodlarımıza uymayan bir ideolojinin ürünüdür. Maalesef hayatın anlamını anlayamama, yetişmekte olan nesillerimizi ya antidepresanlarla uyutulan uyuşturulan bir kobay haline getiriyor ya da tükenmişlik sendromu denilen hayattan zevk almayan ve sadece bedensel dürtü ve hazlarının etkisiyle yaşayan sıradan biyolojik bir varlığa dönüştürüyor. Amacı sadece "ben" duygusunu tatmin etmek olan, milleti adına mefkuresi olmayan yığınlar topluluğu haline gelen toplum, devenin diken yemesi ve günü birlik hazlardan zevk alırken aslında kan kaybından öldüğünün farkına varmayan, kendi kendisini tüketen bir kitleye, yığına dönüşüyor. Bugün karşı karşıya kaldığımız asıl büyük problem -toplumu felakete sürükleyen dip akıntısı- budur. Milli ve manevi bağları zayıflamış, mefkûresiz, idealsiz, yemek masası ile tuvalet arasına, para kasası ile yatak odası arasına sıkışmış bir toplum.

Bu durumun temelinde de sekülerleşmenin sebep olduğu inanç zayıflığı ve inançtaki eksen kayması söz konusudur. Sekülerleşme, Allah'a ve ahirete imanın zayıflamasını berbaberinde getiriyor. Sekülerleşme ve pozitivizmin ruh ve düşünce dünyasında açmış olduğu yaralar, boşluklar maalesef deizm, ateizm ve agnostisizm girdabına düşmesi neticesini veriyor. Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı, sanal kumar, toplumsal cinsiyet eşitliği, babasız aile ailesiz toplum projeleri ile yapılan kültürel dejenere, teşhircilik, rüşvet, torpil, iltimas, ihaleye fesat karıştırma gibi toplumsal ahlak, adalet ve hakkaniyet duygularını yıkan gayri ahlaki yaklaşımlar ve tutumlar geleceğimizi büyük bir girdaba ve kaosa doğru sürüklemektedir. Bir taraftan uzaya gittiğimiz şu günlerde; diğer taraftan toplum ve devlet olarak, hemen yanıbaşımızdaki atatoprağımız Filistin/Gazze konusunda hiçbirşey yapamamamız çelişkisi dip dalganın bizi nasıl çarptığının ve sahili selametten uzaklaştırdığının bariz bir alâmeti farikasıdır. LGBT derneklerinin, bölücü terörün siyasi uzantılarının ve düşman istihbarat örgütlerine çalışan etki ajanlarının medyada ve sosyal medyada eylemleri ve söylemleri ile arzı endam etmesi, dipdalganın boyutu hakkında bir kanaat verebilir.

Bütün bu sorunların çözümü ekonominin iyileştirilmesi, insanların cebine daha fazla paranın girmesi değildir. Zira insanlar kanaat sahibi olmadığı müddetçe bir vadi dolusu altını olsa ikinci vadiyi istemektedir. Çünkü sosyolojik, psikolojik, ahlaki ve manevi aynı sorunlar; ekonomisi Türkiye'den çok çok iyi olan toplumlarda da görülmektedir. Bunun çözümü, kendi kültür ve medeniyet kodlarımıza, manevi genetiğimize dönebilmektir. Bu da ancak ve ancak eğitimle mümkün olabilir. Eğitim derken de kastımız sadece insanları 12 yıl 16 yıl boyunca sıralarda oturtup, neticesinde diploma vermek değildir. Eğitimden kastımız, müfredatı fullbright anlaşması kapsamında belirlenmemiş, hayata bakışını değiştirecek, şuur kazandıracak, ahlaki, milli ve manevi aidiyeti sağlayacak bir eğitimdir. Sınıf geçme şartına bağlanmamış, eser bitirmeyi esas alan, topluma istikbal ve istiklâl mefkuresi kazandıracak, kökleri kendi tarihine sıkı sıkıya bağlı, dalları geleceğe uzanan, öğretilmiş çaresizlikten ve eziklik psikolojisinden kurtaracak bir eğitimle mümkündür. Bunu sağlayamadığımız müddetçe her gün de uzaya bir astronot göndersek; dip dalga toplumu siyonist yamyamların sinagog dehlizlerinde kurguladığı bataklığa doğru sürüklemeye devam edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi
SON YAZILAR