Ömer Tokgöz

Ömer Tokgöz

Konya Fuarı Anıları

Konya Fuarı Anıları

Konya'nın en önemli tanıtım figürü, kültürel zenginlik ve manevi yapıtaşı olarak şair ve mutasavvıf Mevlâna diyarı olmasıdır. İkinci sırada tarımsal zenginlik olarak binlerce yıldır yapılan buğday üretimi gelir. Konya Fuarı ise 1970’li yılların başında hem bireysel hem aile olarak sıcak yaz günlerinin akşam serinliğinde keyif alınarak gezilen, içinde dolaşılan ve lunaparkta çocukların gönüllerince eğlenilen bir yer olarak üçüncü sırada gelir. Daha doğrusu bugün ortalıkta ne Osmanlıdan Cumhuriyete mesire yeri olan, çay içilen sohbetler yapılan eski şaşalı Dede bahçesi ne de gezilip dolaşılan Konya fuarı diye bir şey kalmadığı için eskiden öyle idi demek lazım.

whatsapp-gorsel-2024-05-05-saat-17-08-11-463e3791.jpg

Alaattin tepesi, Meram, Sille, Türbe civarı Konya halkının genci ve yaşlısı ile turisti ile prestijli bir nokta ve yer olarak ziyaret ettiği, gezip dolaştığı ve fotoğraf çekilen ve çektirilen yerler arasında başta gelirler. Daha sonra Selçuklu ve Osmanlı dönemi inşa edilen İnce Minareli medrese ve Karatay medreseleri, öğretmen okulları ve Konya tarzı inşa edilmiş Türk evleri cazip bir alan oluşturur.

Türbe önü ve Alaattin önünde ve Fuar alanı içinde her zaman yerleşik seyyar fotoğrafçılar, şipşak fotoğrafçılar ve 1980’lere doğru polaroid baskı foto makinesi ile çekim yapıp hemen fotoğrafı çıkaran kişiler bulunur idi. O zamanlar kişilerin mülkiyetinde bir portatif/seyyar fotoğraf makinesi taşımak veya satın almak ekonomik olarak yaygın değildi. Fotoğraf makinesi almak kadar gidip stüdyoda fotoğraf çektirmek ve poz vermekte maliyetli bir iş idi. Fuar alanında fotoğraf çekinmek hem bir gelenek hem prestijli bir işti.

Bu bağlamda Konya fuarına ve onun esas nüvesi olan Dede bahçesine yakından bakalım. Konya Fuarı model olarak rahmetli belediye başkanı Ahmet Hilmi Nalçaçı’ nın başkanlığı zamanında 1960’lı yılların ikinci yarısında bir mimari yarışma ile tasarlandı. Konya fuarı 1971 yılı Ağustos ayında açılmış ve ismi de 1.Konya Milli Fuarı olarak verilmiştir. Daha sonra Kıbrıs barış harekâtı anısını yaşatmak üzere açılış ve kapanış tarihleri 1973 yılından sonra 20 Temmuz-20 Ağustos arası açılmıştır.

whatsapp-gorsel-2024-05-05-saat-17-08-11-9621a1f2.jpg

Fuar aslında Dede bahçesi üzerine yeni bir tasarım şeklinde yapıldı. Eski mesire ve dinlenme yeri olan ve Mevlana Dergahı postnişini Abdülvahit Çelebi tarafından ihya edilen Dede bahçesinin havuz, kameriye, dans pisti ve çay içme odaklı yapısı üzerine ilave park, havuz, sanayi ürünleri sergi ve teşhir pavyonları ve çocuklar ve gençler için Lunapark odaklı bir yeşil alan olarak tasarlanmıştı.

Herkes Dede bahçesi der geçer ama bu bahçe hangi Dede’ye ait idi, kimin dedesi idi ve niye bahçe yapmış meçhuldür. Bu Dede şehrin dışında havuzlu köşk ve kameriyeli sayfiye yeri, bağ ve bostan ekip gül bahçesi ve mesire yeri yaparak niye ihya etmiş idi pek bilinmez. (https://konyamiz.blogspot.com/2007/07/dede-bahesi-tarihesi.html?m=1)

Bu da tarihin bir cilvesi olsa gerek. 1930-1965 yılları arasından arası yıllarda dede bahçesinde özellikle çay bahçesi, mini hayvanat bahçesi, havuz ve dans pisti meşhur oldu. Mahalli sanatçı Udi Ahmet Özdemir uzun süre dede bahçesinde konser verip türkü söyledi. Zaman zamanda Bozkır kaşık ekibi ile Konya türküleri eşliğinde folklor programları yapıldı. Akordeoncu Kaya’nın yaptığı müzik ve dans programları ise ikinci sırada meşhur ve bilinen bir etkinlik idi. Zaman zamanda sünnet töreni, nişan ve düğünler yapılmıştır.

Yine o dönemlerde Dede bahçesinde gazino ve aile bahçesi anlayışında Ahmet Gazi Ayhan, Bedia Akartürk, Ahmet Sezgin, Yıldız Ayhan gibi o günlerin ünlü sanatçıları bahçede konserler vermiştir. Sadece çay içilen ve matine yapılan yer olmanın dışında bazı sosyal etkinliklerde yapılırdı. Mesela 19 Mayıs İlkokulu yıl sonu karne dağıtma ve mezuniyet törenlerini bir gelenek olarak Dede bahçesinde yapılırdı. Bugün ne Fuar alanı ve etkinlikler ne de yılların okulu olan 19 Mayıs ilkokulu kaldı. Bu da yaşı 45-65 aralığında olan insanların hafızasında ve kent belleğinde ayrı bir yitik dünya ve hüzünlü anılar demektir.

Mevlevi dergâhı temsilcilerinin ve semazenlerin mistik sohbetler ve zikir yaptığı bir alanın 1924’de dergahlar kapatılınca önce kamulaştırılmış sonra belediye tarafından satın alınarak yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemede bahçe Osmanlı döneminden örnekleri bulunan bir millet bahçesi konsepti içinde tenis kortu, hayvanat bahçesi, dans pisti ve kır gazinosu içerecek şekilde dizayn edilmiştir. Bu şekilde varlığını sürdürmesi tenkit edilebilir ancak bahçenin varlığını koruması açısından iyi olmuştur. Bir yandan da mekânın başkalaşım geçirerek mistik temalı bir yeşil alan olma özelliğinden çıkartılıp seküler, modern bir yaşantı ve vakit geçirme alanı olarak kültürel ve sportif bir boyut kazanmış olması enteresandır.

whatsapp-gorsel-2024-05-05-saat-17-08-11-e682723e.jpg

Bir akademik çalışmada: “Yalnızca dervişlerin ve önemli devlet mensuplarının kullanımına açık olan Dede Bahçesi, Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte kadın ve erkeğin bir arada sosyalleşebildiği kamusal bir modernite mekânına dönüşmüştür. İçerisinde halihazırda bulunan köşkün ve havuzun aile gazinosu olarak işlevlendirilerek bir dans pistiyle zenginleştirilmesinin yanı sıra alana 1927’den sonra 2 tenis kortu ve küçük çaplı bir hayvanat bahçesi entegre edilmiştir. Yeni ulusun dünya görüşüne ve yaşam tarzına adapte edilerek yeniden bir kamusal alan olarak üretilen bahçe, barındırdığı mekânların kolektif ve karma kullanımlara açıldığı seküler bir park olarak Cumhuriyet modernleşmesinin temsili haline gelmiştir.” denilmektedir. (https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1115419. Mekân-Politika Ekseninde Konya Kültürpark’ın Dönüşümü, Feyza Topçuoğlu-Meltem Ö. Gürel)

Konya Fuarı bu anlamda İzmir Fuarının orta ölçekli bir benzeri ve öykünme modeli olarak ortaya çıktı. Yerleşkede yer alan Fuar gazinosunda dönemin Konyalı mahalli sanatçıları ve çeşitli sanatçılar konser vererek bozkır gecelerine canlılık kattılar. Konyalı aileler, gençler, çocuklar ve bendeniz de dahil öbek öbek fuara gelirler, akşam en son 24.00 seferi ile en uzak noktalara hareket ederlerdi. Fuar havuzu, kayıkları, ışıklı fıskiyeleri ile çeşitli promosyon ödüller içeren 3 vuruşta kaleciye gol atma, kasnak ile Marlboro hediyeli sigara kazanma, saçma tüfek ile hediyeleri vurma, amfiteatr ile gençliğinde İstasyon civarında seyyar satış yaptığı için kelleci olarak lakaplı Celal Mercan’ın işlettiği gazino, çadır konserleri ve lunaparkta salıncaklar, çarpışan taksiler önünde izdiham dikkat çekerdi.

İnsanlar neredeyse bir stadyum kadar alanda onca kalabalık içinde neşe ve keyifle dolaşırlar idi. Bir yandan çocukların elinden tutarlar, sağa sola kaybolma diye tembihler hem de bir elde dondurma külahı, bir elde çekirdek külahı, birer demet taze yeşil nohutlar ile insanlar stantları gezerlerdi. Fuarda başka hiçbir yerde olmayan rengarenk ışıkların ortaya koyduğu büyülü dünyanın etkisine girerlerdi. Şırıl şırıl üstünden sular dökülen yürüme parkurlu şelaleler herkesin ilgisini çeker, gündüz ortama serinlik katar gece ise rengarenk ışıklı su oyunları ile insanları yanına çekerdi.

Fuarda hatıra fotoğrafı çektirmek ise çok popüler idi. Fuar kartpostalları bayramlarda tebrik kartı olarak Konya’dan diğer şehirlere postalanırdı. 1973’lü yıllarda Konya’nın kenar mahalleleri, köyleri ve ilçelerden gelenlerin elinde fotoğraf makinesi hiç görmedim desem yeridir. Kişisel makinesi olan için banyo ve çoğaltma ayrı maliyet ve bir de pozları yakmadan zamanında çekmek ve teknik beceri de gerektiği için fotoğraf çekmek elinizde makine olsa da kolay değildi. Şimdi 4-5 yıldır elde akıllı telefon namaz kolay oldu, Ömer kılar oldu hesabı vızır vızır fotoğraf çekiliyor ama kalite yok, vizör farkı yok, deklanşöre ne zaman nasıl basılacağı konusu ayrı bir eğitim istiyor vesselam.

Dolayısıyla o yıllarda Konya’ nın civar semtlerinden, köy hatta ilçelerinden fuarı gezmek üzere şehre gelen herkes bir şekilde fotoğrafçıya uğrar aile fotoğrafı çektirdi, gelmişken bir de lazım olur diye vesikalık çektirirdi vs. Kişisel planda fotoğraf makinesi olsa bile fotoğraf çekmek hassas iş idi, pozları yakmamak lazımdı, estetik ve sanatsal çekim için usta olmak gerekirdi.

Şimdi öyle mi? geldiğimiz noktada akıllı telefon denilen cep bilgisayarları müzik seti, fotoğraf kamerası, arşiv, internet erişimi, video player ve fotoğrafları düzenleme anlamında imaj maker olarak bir teknoloji üssü şeklinde insanlara en başta fotoğraf çekmek için süper bir kolaylık sağlıyor. Paylaşım ve dağıtma özgürlüğü anlamında demokratik bir seçenek ve ekonomik elde edilebilirlik olarak ise mutlaka iyi bir aygıt. İnternet üzerinden gençler veya toplumun değişik katmanları için felaket tellallığı ve bağımlılık eleştirilerine ben şahsen hiç prim vermiyorum. Bu eleştiriler makul gibi gözükse de daha önce sinema, televizyon, video ve bilgisayar içinde aynı korku ile yaklaşılmış, yok ahlakı bozuyor yok insanlar bağımlı oluyor diye hatta televizyon değil fitnevizyon diye üstelik tek kanallı TRT için yapılan eleştirilerin hepsi havada kaldı ve boşa çıktı. İnternet ve bilgisayar teknolojisi ve yapay zeka uygulamaları olmasa fiilen hayatta bir çok şey mümkün değil. Sosyal mecralarda var olmanın dayanılmaz hafifliğine ilave olarak maaş alma, para, banka ve yatırım işlemlerini de eklersek digital kültürün ve digital var oluşun nesnel ve amoral boyutu daha iyi açıklanmış olur.

Konya fuarı 1990’lı yılların sonlarına doğru birdenbire çaptan düştü, fuardan çok bir semt panayırı haline döndü. Sanayi ürünleri teşhirinden çok züccaciye ürünleri satılan, eski havası olmayan lunaparkı dışında hiçbir yerinde bir şey olmayan bir noktaya evrildi. Zamanla fuarın bazı kısımları istimlak edildi ve yerine Konya müftülük binası ve donatıları ile Hacı Veyiszade camisi inşa edildi. Fuar dışındaki zamanlarda ise bu alan köhne bir yer oldu. Bir süre sonra kapatılarak çevre duvarları ve giriş çıkış kapıları kaldırıldı ve 2009 yılında halka açık park konseptine geçilerek adına kültür park denildi. (https://www.konyapedia.com/makale/2950/kulturpark)

Süs havuzları, şelale ve kayık ve su bisikleti gibi unsurlar kaldırıldı. Hatıralar ise bu yazıya eklediğim ve digital web ortamında görülebilecek birçok siyah beyaz fotoğraflar ve ışıltılı ve renkli kartpostallarda kaldı. Kültür parkta kültür var mı? Derseniz ben görmedim. Bir süs havuzu eşliğinde yapılan amfiteatr içinde bazen kitap okuma günleri, bazen fener alayı, bazen şivlilik etkinlikleri yapılsa da halen tüm yıl boyunca yapılan bir kültür etkinliği bulunmuyor.

19.yüzyılda Osmanlı devletinin son dönemlerinde Mevlevi dergahına ait bir mesire ve dinlenme yeri olan Dede bahçesi ise isim olarak ve birkaç çınar ağacının gölgesinde hala varlığını sürdürüyor. Artık dede bahçesini sıradan Konyalı hiç bilmez iken Mevleviler bile zor hatırlıyor. O artık sıradan bir çay bahçesi olarak mazideki şaşalı günlerin çok uzaklarında kaldı. Çınar ağaçları altında oturan bir Konyalı yanı başında duran orijinali yıkılmış iki katlı Dede köşkünün kitsch olarak yapılmış haline bakıp uzaklara dalıp girmektedir.

Dede bahçesi artık çay içme dışında hiçbir manevi kimliği olmayan sosyal ve kültürel bir portresi olmayan bir mekâna dönüşmüştür. Oysa bir zamanlar ağaçlarının gölgesinde havuzunun serinliğinde Mevlevi semazenler sema yapar idi. Rahmetli Fevzi Halıcı birçok alanda olmak üzere yemek yarışması, gül yarışması, en güzel güvercin yarışması gibi klas sosyal etkinlikler düzenlerdi. Böyle durumlar için çok güzel oturan bir motto var: Mazi kalbimde bir yaradır.!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi
SON YAZILAR