Mehmet Toker

Mehmet Toker

İnsan Kendi Plasentasını Yer mi? Vampirliğin Kaçıncı Boyutu?

İnsan Kendi Plasentasını Yer mi? Vampirliğin Kaçıncı Boyutu?

Başlığı okuduğunuzda şaşırdığınızı, göz bebeklerinizin büyüdüğünü, acaba yazar ne demek istemiş diye düşündüğünüzü ve kısa süreli bir şok geçirdiğinizi biliyorum. Çünkü, dün bir meslektaşımdan gelen bir mesajla ilk duyduğumda aynı şoku ben de yaşamıştım.

Son zamanlarda Amerika'da bir akım olarak başlamış ve Avrupa'ya da sıçrayarak yaygınlaşan bir uygulama, batıdaki medya organlarında haber olarak gündeme getiriliyor. Yurtdışı medya kuruluşlarında doğum yapan ünlü!!! kadınların plasentalarını yediği ile ilgili haberlerle karşılaşıyoruz. Ülkemizde de özenti ile başlayan bu durumun giderek yaygınlaştığı ile ilgili haberler, internet medyasında ve sosyal medyada da paylaşılmaya başladı.

Nedir plasenta? Ve plasenta yiyen kadınlar neyi hedefliyor?  Plasenta, halk arasında "eş" diye bilinen, hamileliğin ilk haftalarında ana rahminde oluşmaya başlayıp, bebekle birlikte büyüyerek, hamilelik boyunca ana rahmindeki bebeğin göbek kordonu ile beslenmesinde bir anlamda laboratuvarlık görevi yapan ve doğumla beraber vücut dışına atılan geçici bir organ. Ana rahmindeki bebek, gebelik boyunca göbek kordonu vasıtasıyla plesantaya bağlı olarak yaşar. Göbek kordonunun kesilmesi ile plasentayla bağda bitmiş olur. Annenin yediği besinlerin, bebeğe göbek kordonuyla aktarılması esnasında bir anlamda filtre veya bir laboratuvar olarak bebeğin beslenmesinde büyümesinde ve gelişmesinde işlevsel bir organdır. Aynı zamanda plasenta, bir salgı bezi olarak da ve hamilelik hormonların salgılanmasından da sorumlu olarak işlev görür.  Ana rahmindeki cenin, ihtiyaç duyduğu tüm oksijeni, suyu, vitamin ve mineralleri de plasenta yoluyla alır. Ve ceninin bünyesindeki tüm atık maddeler yine plesanta vasıtasıyla dışarıya atılır. Ceninin kendi organları, gelişimini tamamlayana kadar plasenta yedek bir organ gibi akciğer, karaciğer ve böbreklerin görevini üstlenir. Aynı zamanda Ana rahmindeki bebeğin vücut ısısını da kontrol eder. Bebeğin doğumuyla beraber plasentanın görevi de bittiği için doğumdan hemen sonra rahim dışına atılır. Bu her kadının her doğumda yaşamış oldu tıbbi bir süreç.

Ancak işin tuhaflığı, yanlışlığı, plasenta dışarıya atıldıktan sonra başlıyor. Özellikle Amerika merkezli bazı ünlü!!! anneler, plasentanın yenmesinin, memeli hayvanlarda sık görülen bir davranış olduğunu, insanın da memeli bir hayvan olduğu mantığıyla kendi plasentalarını yemekte bir mahsur görmüyorlar. Ve plasentalarını kameralar önünde yiyerek ya da yediklerini basına haber vererek de bu işin reklamını yapıp dünyada yaygınlaşması noktasında öncülük ediyorlar. Batıdan gelen her türlü akımı, cereyanı, davranışı, modernleşme ve medenileşmenin öncülü sayan içimizdeki bazı kadınlar da; "Amerikalı falanca star!, Hollywood yıldızı!, şarkıcı!, popçu! vs kendi plasentasını yemişse ben niye yemeyeyim? Benim ondan neyim eksik?" anlayışıyla maalesef bu akımı Türkiye'de uygulamaya başladığını ve bunun da giderek yaygınlaştığını haber alıyoruz.

Peki insan kendi bir dokusu/organı olan plasentasını neden yer? Bu eğilimin gösterilmesindeki temel sebep, plasentanın içerisindeki büyüme faktörü ve kök hücrelerinin bol olduğu, vücutta iyileşmesi zor olan hasarların daha çabuk tedavi edildiği düşüncesi ve kanaati. Diğer bir şey, plasentadaki oksitosin hormonu bol olduğundan dolayı, annenin sütünü artırdığına ve yine kortikotropin hormonu barındırdığından dolayı da doğum sonrası stres ve depresyonu azalttığına inanılıyor. Ama bunlar henüz tıp ilmi tarafından teyid edilmiş bilgiler değil. Hint ve Çin kaynaklı bir takım inanışlar. Hatta bazı Amazon kabilelerinde ve Güney Amerika yerlilerinin bazı kabilelerinde de böyle bir uygulamanın yapıldığı biliniyor. Her fırsatta modern tıp, bilim diyen insanların, tabiri caizse; kocakarı tavsiyesi seviyesinin ötesine geçmeyecek birtakım söylentilere itibar ederek, böyle bir yanlışlığı körü körüne taklit etmesi akıl alır gibi değil.

Peki, nasıl olur da  bir kadın kendi rahminden dışarıya atılan bir organı yer?  Kadınlar nasıl yiyorlar?  Araştırmam esnasında birkaç defa midemin kalktığını, istifra etme derecesine geldiğimi, parantez içerisinde söyleyerek ifade edeyim. Bazıları plasentayı, robotta çekip, sıvılaştırıp, (kan pıhtısı kıvamını alıyormuş) alkollü içki ile beraber tüketiyorlar. Diğer bir yöntem; kurutulup, ezilip, toz haline getirilmek suretiyle kapsül olarak yutulması. Bazıları da, bildiğiniz sakatat pişirir gibi tavada pişirip, çatal bıçak yiyorlar. Diğer bir son yöntemde de plasentayı küçük parçalara ayırıp, çiğ olarak yutanlar olduğu bile ifade ediliyor. Dünyayı sarsan büyük bir salgının etkisi hâlâ devam ederken, normalleşme sürecine yeni yeni başladığımız şu günlerde insan ister istemez şaşkınlık gösteriyor ve "dünya insanlığı nereye gidiyor?" diye sormadan sorgulamadan edemiyor. Çünkü dünya üzerinde yüz binlerce insanın ölümüne sebep olan, 6 milyondan fazla insana enfekte olan, milyonlarca insanı etkileyen Coronavirüs, (covid-19) Çin'lilerin "habais" sayılan, bazı söylemlerde yarasa, bazılarına göre pangolin, (karınca yiyen) bazılarına göre de, bir yılan veya fare  türünü yemelerinin akabinde, insana geçmiş ve hızla yayılarak bir küresel salgın (pandemi) haline  gelmişti. Rabbimizin insanlığa göndermiş olduğu son mesaj olan Kur'an-ı Kerim'de Allah-u Teala habaisi yemeyi Araf Sûresi, 157. Ayeti Kerime'de net bir dille haram kılmıştır.  Ayet-i Kerimede mealen: "Onlar, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri (habais) haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. "

Bir Kur'an kavramı olarak "habis/habais", nesnelerde ki pisliği, iğrençliği, ifade ettiği gibi yanlış inancı, kötü sözleri ve bayağı  davranışları sebebiyle kendisinden nefret edilen insanlar için de kullanılmıştır. İslam anlayışında, dışkı, idrar, akmış kan, leş vb. şeyler tabiatları itibariyle habistir/ habaistir. Doğumdan hemen sonra ana rahminden dışarıya atılan bu geçici organda leştir. Dolayısıyla habaistir ve haramdır. Müslüman bir kadının bunu yemesi, bunu kurutup toz haline getirip kapsül olarak yutması veya robotta çekerek sıvı durumuna getirip, alkollü içecek ile beraber içmesi, tavada kızartıp yemesi veya çiğ çiğ yutması haramdır. Kaldı ki kendi plasentasını yiyen bazı annelerin emzirdikleri bebeklerinde bir takım anormallikler, bazı organların daha hızlı ve farklı gelişmesi, kanama gibi rahatsızlıklar ortaya çıktığı gözlemlenmiştir.

İnsanoğlunun yiyeceği içeceği gıdalar, Allah tarafından sınırları çizilmiş olan helal ve temiz olarak belirlenmiş olan gıdalardır. Allah'ın haram kılmış olduğu habais olarak kabul edilen şeylerin, bir takım kulaktan dolma sözlere inanılarak yenilmesi-içilmesi, kabul edilebilecek, makul sayılabilecek bir durum değildir. Bu durum sadece insan plasentası için değil, yine dünyada yaygınlaştırılarak ve dünyadaki bir takım ünlü!!! kimseler yaptığı için onları taklit yoluyla ülkemize de sıçrayan koyun, keçi ve benzeri küçükbaş hayvanların plasentasının cildi güzelleştirmek ve canlandırmak için estetik kaygılarla yenilmesi-içilmesi de caiz değildir. Veya cilde krem yada maske gibi uygulanması da caiz değildir.  Batıda ortaya çıkan her türlü sapkınlığı, saçmalığı çağdaşlık ve medeniyet zannederek, eleştirmeye bile ihtiyaç duymadan kopyalayıp uygulayan, Allah'ın donanım olarak verdiği beynini ve yazılım olarak verdiği aklını kullanmayı zûl olarak gören bu hastalıklı zihniyet, maalesef pek çok hastalığa da sebep olabilecek bu iğrenç uygulamayı sorgusuz sualsiz bu ülkede yaygınlaştırma çabası içerisindeler.

Kendi kültürel kodlarından ve köklerinden, kendi medeniyetinin temizliğinden, örfünün güzelliğinden bî-haber olan insanların her türlü akım ve cereyan karşısında savrulma yaşamaları yadırganacak bir durum değildir. Bu konunun üzerine yetkililerin daha titizlikle eğilmeleri, hem dinen, hem tıbben hem örfen, pis ve iğrenç kabul edilen böyle bir durumdan kadınlarımızı, neslimizi korumak için daha ciddi tedbirler alınması gerekiyor. Bugün plasentanın yenilmesini normalleştiren batı ve içimizdeki batı hayranı zihin köleleri, yarın bir gün Çin'de olduğu gibi cenin yemeyi de asillik, soyluluk, çağdaşlık göstergesi sayabilirler.  -Zira bu ülke de kendi dışkısını yemeyi bilim sayan Profesör var.-

Bu davranış, insanın vahşileşmesi, vampirleşmesi ve insanlıktan çıkıp esfel-i safilin en dibini boylaması demektir. Gözümüzü kapatarak birtakım yanlışları yok sayamayız. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" anlayışı içerisinde olamayız. Yarın bir gün o yılan topuğumuzu ısırdığında çok geç kaldığımızın farkına varırız ama o zaman da "atı alan üsküdar'ı geçmiş" olur ve son pişmanlık fayda vermez. İçimizdeki beyinsizler yüzünden helak edilmek istemiyorsak, uyarıcılık görevimizi bugünden itibaren gerçekleştirmemiz gerekiyor. Yoksa, bugün plasentasını yiyenler, yarın cenini yemeyi normal bir davranış olarak kabul edip, ertesi gün de her türlü habaisi, fıtratı bozacak, dişinin kestiği her şeyi yemeye kalkacaktır. Kıyameti hızlandırmak insanlığa hiçbir şey kazandırmayacaktır. Allah, sonumuzu hayır getire...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi
SON YAZILAR