Prof. Dr. Önder Kutlu

Prof. Dr. Önder Kutlu

Kılıçdaroğlu merdiven kullanmaz

Kılıçdaroğlu merdiven kullanmaz

‘Asansör yükselmesi’ bürokraside, asgari enerjiyle hızlı ve azami yükselmeyi ifade etmek için kullanılan bir tabirdir. Kariyer basamaklarını, teker teker ya da ikişer üçer değil, yorulmadan ve hızlıca tırmanmayı ifade eder.

Kemal Kılıçdaroğlu hep bu şekilde yükselmiş, bir asansör, hizmet için hep hazırda bekletilmiştir. ‘Beyzade’ sadece asansöre biner. ‘Tahsisli’ asansör hem panoramik görüntülü hem de oldukça konforlu: ‘Schindler’ marka.

Kılıçdaroğlu hafife alınmamalıdır: Gerek bürokrasi, gerekse siyaset kariyerinin yakından incelenmesi gerekir.

Her şey normal mecrasında ilerleseydi bugünkü konumuna gelmemesi gerekiyordu. Kariyerinde tabii olmayan bir yükselme ivmesi yakaladığı anlaşılıyor. Tüm hayatını incelemiş değilim. Herkesten daha fazla bilgi sahibi olduğumu da iddia etmiyorum. Ancak hayatında normal olmayan şeylerin bulunduğu fikrindeyim.

Uzunca dönem SSK Genel Müdürlüğü yaptıktan sonra 2002 yılında milletvekili seçilmiş, 2007 sonrasında ortaya attığı usulsüzlük, yolsuzluk ve suiistimal iddialarıyla sivrilmiştir. Mahkeme kararlarıyla tescillenen yalan ve iftiraları aslında kendisinin varlık sebebidir: Hatta yegâne ‘silahı’.

Ödediği tazminatlara, kamuoyu önünde ‘yalancı’ veya ‘müfteri’ konumuna düşmesine rağmen bundan vazgeçmesi kendini inkâr, başarılı olma nedenleriyle irtibatını kesme anlamına gelir. Çünkü siyasette yükselmesi ve yükselebildiği noktalarda tutunabilmesi bu özelliğinin bir sonucudur.

Hep Ak Partiyi ve bu partiyle ilişkili kişi ve kuruluşları hedef almış. Kendi yaptıkları ya da yapacaklarıyla değil, başkalarının yaptıkları ya da yaptığını iddia ettiği şeyler aracılığıyla ‘asansör yükseltilmesi’ kontenjanından faydalanmıştır.

Siyasi kariyerindeki dönüm noktası, 2009 yılında aday gösterildiği İstanbul BŞB Başkanlığı yarışı oldu. Mernis kaydı Ankara olduğu için kendisine oy verememiş olsa da yine de ‘başarılı’ kabul edildi.

2010 yılında ‘getirildiği’ CHP Genel Başkanlığı görevini sürdürmeyi başarıyor. Girdiği her seçimi kaybetse de ‘vazgeçilemiyor’.

Kariyeri, karizması, ideolojisi, duruşu ve kendi çevrelerinde saygınlığı bulunan Deniz Baykal’dan sonra ele geçirdiği koltuktan, kendisi istemezse, hiç kimse uzaklaştıramaz: Hem de CHP gibi çatışmacı bir partide.

Geçtiğimiz hafta gündemi işgal eden ‘Balıkçı’ tartışması İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını bitirdi. ‘Çok sesli’ CHP korosu üzerini çizdi. Taraftarları hayal kırıklığı yaşadı. İmamoğlu, galiba, kendisinde bir şeyler bulunduğu, vazgeçilemez olduğu vehmine kapılmıştı. Boyunun ölçüsünü aldı.

Kendisiyle beraber Akşener de payına düşeni almıştır diye düşünüyorum. Bu aralar karantinada olduğu için, hastalığı ‘can simidi’ oldu. İmamoğlu konusundaki ısrarından niçin vazgeçtiğini kamuoyuna izah etmesi gerekmiyor.

Mansur Yavaş daha akıllı, topa hiç girmiyor: ‘Nasipse olur’la yetiniyor. O da bu olaydan bir ders çıkarmıştır.

Kılıçdaroğlu’nu makama layık görenlerin tercihlerinde bir değişim olduğuna dair bir gösterge olmadığına göre, karar makamı ne kadar izin verirse o kadar yükselebilirler.

2019 öncesinde kaç kişi tanır, adından haberdardı, İmamoğlu’nun ya da Yavaş’ın? Piyasaya sürüldüler; parlatıldılar; cilalandılar; ambalajlandılar; lanse edildiler; markalaştırıldılar ve kabul ettirildiler.

Kendilerini toplum kabul etti mi?

Geniş halk kesimleri sahiplendi mi?

Güven veriyorlar mı?

Asıl aktör Kılıçdaroğlu: Asansöre binen, yükselen, enerji harcamayan, kendini yormayan ‘asilzade’.

Siyaseti dizayn etmek isteyen ve bunun için çok güçlü araçları bulunan ‘gizli el’ CHP Genel Başkanlığı için Kılıçdaroğlu’ndan vazgeçmiş değil.

Sürekli bakımları yapılarak, gerekli emniyet tedbirleri alınan Asansör emre amade: Gerisi teferruat.

Rakip olmaya çalışarak, haddini aşan, ‘bas-it-lik’ yapanların karizması bir Balıkla çizildi. Balık epeyce ‘tuzlu’ya mal oldu.

Kaşıkçı cinayetinin çözülmesinde Türkiye’ye ‘destek’ veren İngiltere, İmamoğlu probleminin bitirilmesinde yardım etmiş olabilir mi? ‘Mobese’ kameralarına takılmamak lazım.

Bir kamyon arkası yazısı: ‘Atlıkarıncayla alıp-veremediğim bir şey yok; tüm kızgınlığım dönen dolaplara’.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi
SON YAZILAR