Sıtkı Yonca

Sıtkı Yonca

AYDAN ARI GÜNDEN DURU

AYDAN ARI GÜNDEN DURU

Sizi bugün siyasetin iç karartan patırtılarından uzaklaştırıp bir kitapla tanıştırmak istiyorum.

                Kitap Konyalı bir yazar tarafından kaleme alınmış ve Konya’da basılmış.

                Yazar KonTV’den  tanıdık gelebilir bazılarınıza. Salih Sedat Ersöz’ün Aydan Arı Günden Duru isimli kitabından bahsediyorum. Çimke Basımevini kusursuza yakın bir baskı gerçekleştirdiği, Ahmet Efe’yi de kapak kompozisyonuna düşünce derinliği verdiği için kutluyorum.

                Kitap, yazarın kendi ifadesiyle:’’ değişik gazetelerde yayımlanan bine yakın makale içinden seçtiklerinden’’ oluşuyor. Normal ebatta ve 312 sayfadan  oluşmuş. Şimdi kitabı açalım.

                Kitabı şu edebi başlıklar altında değerlendirmeyi uygun buldum.

                Tema: Ne ararsan bulunur  derde devadan gayrı değil deva dahil diyeyim. Hacı Veyis  Zadeden ,Ali Ulvi Kurucu’ya, Necmettin Erbakan’dan, Aliya İzzetbegoviç’e, Mehmet Akif’ten Necip Fazıl’a kadar ne ararsan var. Şu anda yaşadığımız ve toplumun  çoğunluğunu peşinden sürükleyen aktüel olaylar fazlasıyla karşınıza çıkacak merak etmeyin. Öyle ki,  kitaptaki konu zenginliği, seçim yaparak okuma imkanı da sunuyor okuyucuya. Seçtiğiniz konu hakkında  bilginizi  derinleştirmek istiyorsanız,  kitap size bu konuda yön veriyor yönlendiriyor; kaynak vererek değil hatırlatmalar yaparak başarıyor bunu. Kitapta sayfa altı dip not veya son sayfadan sonra kaynakça listesi verilmesi gerekirmiş diye hayıflandığım anlar olmadı değil.

                 Dil ve Üslup: Sade bir dil kullanma isteğinin  ön planda olduğu  açık. Ancak yazar, öfkesine hakim olamadığı satırlarda argo diyebileceğimiz kelimeler kullanmaktan  da çekinmemiş. Bu kelimeler yazarın o anda ki duygu  durumuyla  bire bir ilişkili olduğu için saygı duyuyorum ama  öfkeyi  izah etmenin başka bir yolu da var mıydı acaba diye sormadan da edemiyoruz.  Haydut, kahpe, alçak ,adi, çakal, iblis, hain gibi bizi yukarıdaki düşünceye sevk  eden kelimelerden bazıları mesela. Kitabın bana göre can alıcı makalesi diyebileceğim yazıda üstad kelimesinin sık  tekrar edilmesi aslında çok zarif kurulmuş cümlenin anlamını bozmuyor ama sıkıcılığa davetiye çıkardığını da üzülerek ifade edeyim.

                Genelleme yaparak söylemem gerekirse dil ve üslup son derece temiz, samimi ve içten. Bir yerlere yaranma  çabası var diyeceğim bir gönderiye şahsım adına rastlamadım. Olaylara pozitif yaklaşımı  ve hep olumlu sonuç çıkarma gayreti belki de kitabın en önemli özelliği.

                 Teknik Olarak: Burada dili kullanırken ki duruşundan söz ediyorum. Sizin anlayacağınız üsluptan biraz farklı; bire bir değilse bile yazarın kişiliğini yansıtan bir tarzdır sözünü ettiğim. Genelde anlamı zorlamayan bir cümle yapısı var yazarın. Ağdalı bir teknikten kaçınan, konuşma diline yakın  bir ifade tarzı olduğunu  söylemeliyim.. Ancak bunu bir kalıp olarak kullanmıyor; bazı makalelerde  soru tekniğini  başarılı bir şekilde  kullanarak yazıyı monotonluktan kurtarıyor ve düşünceye akıcılık  kazandırıyor. Soruyu sorarken hem okuyucuyu olumlu cevap vermeye zorluyor  hem de ‘’o halde gereğini yapmalısın’’ mesajı vermeye çalışıyor. Örneğin ’’Bu insanlık dışı davranışlara bir son vermenin yolu yok mudur?’’ cümlesinde olduğu gibi .

                 Fikirleri Açısından: Kitap bir fikri baştan sona desteklemek ve o fikri savunmak adına yazılmış değil. Çeşitli konuları kendi dünya görüşüne uygun olarak  işlemeye çalışmış. Ben fikirleri üzerinde durmak istemiyorum. Çünkü her okuyucunun kitaptan çıkaracağı dersler farklıdır ve değişkendir. Zaten amacım da fikir eleştirisi yapmak değil genel bir değerlendirme ile kitabı tanıtmaktır.

                 Şu kadarını söyleyeyim. Benim musikiye karşı antipatim yok ama sempatimde eh işte cinsinden.  ‘’Bizim musikimizi’’ 6 grupta toplamış olması bana çok ilginç geldi. Bu sınıflandırma genel bir kabulden mi kaynaklanıyor yoksa Salih Bey’in kendi gruplandırması mıdır bilmiyorum Bu konuyu 4 sayfaya yakın bir değerlendirmeye tabi  tutması, işi ciddiye aldığını gösteriyor. Meraklısına bunu da not etmiş olayım.

                 Kitabın Eleştiriye  Açık Yönü : 312 sayfalık bir kitapta 56 sayfanın  oruca ayrılması bazı okuyucuları yorabilir. Ya aralara serpiştirilmeli; ya da bir, bilemedin iki makale ile bu konu sonlandırılabilirdi düşüncesine ulaşmak zor olmadı. Kitabın her sağ yaprağına  yazarın isminin neden yazılmış olduğuna da bir anlam veremedim. Sanıyorum bu usül ilk karşılaşmam olduğu için yadırgadım.

                 Sonuç: Kitap yazmak gibi iddialı bir konuda gösterdiği özgüven, ele aldığı konuları işlerken gösterdiği samimiyet ,gözettiği Allah rızası hassasiyeti  için kendisini yürekten kutluyor bundan sonra da verimli eserler vermesini diliyorum. Kısacası okunmayı hak eden bir kitap.       

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi
SON YAZILAR