Ömer Tokgöz

Ömer Tokgöz

Hastanede içinde kitap okuma köşesi

Hastanede içinde kitap okuma köşesi

Meram Tıp Fakültesinde ve Meram Devlet Hastanesinde ilk görüşte şaşkınlıkla karşılayıp sonra hayranlık duyduğum çok güzel bir kitaplık uygulaması var. Hastane ve kitabı bu anlamda yan yana getirmek önemli bir atılım olabilir. Hastane içinde kitaplık kurmak ve kitap okuma noktaları normal insanlar kadar sağaltım ve şifa bekleyen hastalar için yararlı olabilir hatta ek bir rehabilitasyon penceresi bile açabilir. Hasta ile birlikte adeta sağlık kuruluşlarını mesken tutan refakatçiler, günü birlik tetkik ve kontrol sonrası sonuç bekleyen hastalar gönüllerini ferahlatmak için rutin televizyon ve cep telefonu karıştırmakla beraber kitaplı dakikalar ve günler geçirebilirler. Cerrahi operasyon veya tedavinin bir gereği olarak 3-5 gün hatta daha fazla yatılı tedavi gören kişiler ve gece nöbetindeki görevliler için daha rahat ve uzun süreli kitaplarla hemhal olmak veya ayak divanında bir kaç kitaba göz atıp incelemek için güzel bir imkân olabilir. Tabi esas olan herkesin sağlıklı günlerinde evinde, işyerinde, kütüphanede ve canının istediği yerde ve zamanda kitap okuma rahatlığı ve özgürlüğüdür.

whatsapp-gorsel-2024-02-25-saat-17-20-36-53e7e053.jpg

İnsan kitap okurken kendini rahat hissettiği, okuduğunu özümsediği yerleri ve zamanları seçer. Bu bağlamda okuma konsantrasyonu yüksek bir kişi olmak ve okuma alışkanlığına sahip olmak en temel nirengi noktasıdır. Hastanede kitap okumak başta birçok kimseye garip gelebilir. En son okuduğu kitap ilkokul hayat bilgisi veya uzun yıllar önce okuduğu üniversitede elinden geçen fakülte kitabı olanlar bu konuda hiçbir fark veya fayda gözetmeyeceklerdir. Kitaplık olsa ne olur, olmasa ne olur deyip geçebilirler.

Şöyle ya da böyle haftada veya ayda bir kitap okuyan, tablet veya cep telefonundan on line veya çeşitli mecralardan edindiği pdf yayınları okuyanlar biraz daha bu konuda talepkâr ve yatkın olabilirler. Hasta yakınları olan lise ve üniversite öğrencisi gençler ve orta yaş kulvarını hafiften geçen benim gibi 45-60 yaş kulvarındaki bazı bibliofil kitap okurlar potansiyel yararlanıcılar olabilir. Her halükarda kitaplıktaki eserlerin geniş bir okuyucu kitlesine yönelik şekilde oluşturulması şüphesiz ilgi çekmesi açısından daha iyi olacaktır.

Kütüphane anlamına gelen ve genellikle Batı dünyasında yaygın olarak kullanılan ‘bibliothek’ kelimesinin aslı Eski Yunancadır ve biblion kitap, baskılı ürünlerin saklandığı yer demektir. Türkçedeki kütüphane ise, Farsça ve Arapça kökenli kütüb (kitaplar) ile Farsça hane (ev) sözcüklerinden türemiştir ve kitapların evi anlamına gelmektedir. Her iki dilde de kütüphane terimi, kitapların saklandığı yer anlamında kullanılmaktadır.

whatsapp-gorsel-2024-02-25-saat-17-20-37-440329c0.jpg

İlk Kütüphane

Kütüphanelerin varlığı insanlık tarihi kadar eskidir. Asur, Babil ve Hitit medeniyetlerinden günümüze ulaşan ve yazı yazmak için kullanılan kil tabletler çok eski devirlerdeki kitap ve kütüphane hakkında bilgi vermektedir. Kütüphaneyle ilgili olarak yapılan araştırmalar ve kazılarda elde edilen bilgiler M.Ö. 2400 yıllarına kadar uzanmaktadır. Asur Devleti Hükümdarı Asurbanipal tarafından M.Ö. 625 yılında kurulan Ninova Kütüphanesi bilinen en eski kütüphanedir. Yapılan kazılar neticesinde elde edilen ve bu kütüphanede bulunan çivi yazısıyla yazılmış kil tabletlerden 20.000 kadarı bugün İngiltere'deki British Museum koleksiyonları arasında yer almaktadır.

Mısır Hükümdarı S.Ptolemeus tarafından M.Ö. 3. yüzyılın ilk yarısında kurulmuş olan İskenderiyye Kütüphanesi devrinin en büyük kütüphanesidir. Bu kütüphanede 700.000'e yakın papirus tomarıyla parşömen bulunuyordu. Sezar'ın M.Ö. 47'de İskenderiye'yi işgali sırasında büyük ölçüde zarar gören kütüphane M.S. 391 senesinde Mısır piskoposunun emriyle tamamen ortadan kaldırılmıştır. M.Ö. 165'te kurulmuş olan Pergamon (Bergama) Kütüphanesi, Roma'daki Bibliotheca Ulphia ve M.S.355'te Büyük Konstantin (Constantinus-I)in (İstanbul'da kurduğu imparatorluk kütüphaneleri ilk çağların önemli kütüphaneleri arasında yer almaktadır. Ortaçağ'da manastırlarda kitap sayısı 1000'i geçmeyen küçük kütüphaneler kuruldu. 8. yüzyıldan itibaren ilk olarak İranlılar ve Araplar Çinlilerden kâğıt yapımını öğrenmeye başlamışlar ve 794'te Bağdat’ta kurulan kâğıt fabrikası ile kâğıt üretimine başlamışlardır. 9. Yüzyıldan itibaren pek çok İslam şehrinde “Bilim Salonu” olarak tabir edilen halk kütüphaneleri faaliyet göstermeye başlamışlardır.

Avrupalılar matbaanın icadı ile kitap basımına önem verdiler. Bu sebeple kütüphaneler de yaygınlaştı. 17. ve 18. yüzyılda büyüyen özel koleksiyonlar Fransa'da Bibliotheque National, İngiltere'de British Museum, ABD'nin Washington şehrinde Kongre Kütüphanesi (Library Of Congres) gibi dünyanın en zengin kütüphaneleri ortaya çıktı. Moskova'daki Milli kütüphane hüviyetindeki Lenin Kütüphanesi ise 1917'de kuruldu. Diğer bazı ülkelerde de millî kütüphaneler ve üniversite kütüphaneleri kuruldu. (https://kitapasiklari.webnode.com.tr/ilk-kutuphaneyi-kim-buldu/)

17 ve 18. yüzyılları kapsayan dönem kütüphanelerin altın çağları olarak nitelendirilmektedir ve bu dönem boyunca önemli kütüphaneler Avrupa'da kurulmuştur. İlk ulusal kütüphane fikri ise Galli matematikçi John Dee tarafından İngiliz Kraliçesi I. Mary'e sunduğu millî kütüphanenin kurularak kitapların yazmaların ve kayıtların korunması yönündeki teklifle ortaya çıkmıştır fakat önerisi kabul görmemiştir. İlk gerçek Millî Kütüphane ise British Museum'un bir parçası olarak 1753 senesinde kurulmuştur.

İslâm dünyasının ilk büyük kitaplığı beyt-ül-hikme

İslâm dünyasının ilk büyük kitaplığı ise Halife Me’mûn (813 - 833) zamanında Bağdat’ta kurulan Beyt-ül-Hikme’dir. İslam tarihinin erken dönemlerinde, felsefe, mantık, matematik, astronomi ve tıp gibi ilim dallarının İslam âlemine girmesi ve bu ilim dallarının doğduğu bölgeleri de etkileyecek kadar gelişmesine önemli katkı sağlayan bir ilimler akademisidir. Farsça, Yunanca, Süryanice, Hintçe, Koptça, Sanskritçe, Nabatî dilindeki eserler Arapçaya çevrilmiş, dini ilimler dışında kalan fen ve felsefe ilimleri olarak adlandırılan konuların İslam dünyasına girmesi sağlamıştır. Bu bilgiler yeniden yorumlanmış, insanlık ilim ve medeniyetine katkıda bulunulmuştur. Moğolların 1258’de Bağdat’ı istila etmesine kadar varlığını ve faaliyetini sürdürmüş, Hülagü tarafından yaktırılmış, eserler Dicle nehrine atılarak tahrip edilmiştir. (http://www.turktarim.gov.tr/Haber/91/kutuphanecilik-ve-tarim-kutuphanelerinin-tarihsel-seruveni#)

Türklere ait ilk kütüphane Orta Asya'da Uygurlar döneminde kuruldu. Karahoça ve Turfan kazılarının sonucunda 30 bin adet yazma orta çıkarıldı. Türklerin İslam'ı kabul ettikten sonra kurdukları ilk devlet olan Gaznelilere ait Gazneli Mahmut'un Büyük Saray Kütüphanesi ise önemli bir diğer kütüphane olmuştur. Büyük Selçuklu Devleti döneminde bunun devamı olarak başkent Merv'de cami içinde bulunan Aziziye ve Kemaliye kütüphaneleri ve Medrese-i Amidiye içindeki Medrese ve Hatuniye kütüphaneleri gibi 10 tane daha kütüphane kuruldu. Nizamülmülk'ün Bağdat ve Nişapur'da kurduğu Nizamiye medreselerindeki kütüphanelere ait yazma eserler günümüze kadar korundu. Anadolu Selçuklularında ise kütüphaneler daha çok Konya'da toplanmıştır ve birçok İslam bilginin faydalandığı Sadreddin Konevi Kütüphanesi'nden 61 kadar yazma günümüze ulaşmıştır.

Osmanlılar döneminde kütüphaneler genellikle medrese bünyelerinde yer alan Medrese Kütüphaneleridir. İlki Osman Bey döneminde İznik'te ikincisi ise Lala Şahin Bey döneminde Bursa'da kurulmuştur. İstanbul'un alınmasından sonra da kurulan medreselerin içerisinde kütüphaneler yer aldı. Osmanlı Devleti'ndeki bir diğer kütüphane türü olan Camii Kütüphaneleri yazma eserlerden oluşmaktaydı. Ülkemizde en eski örgütlenme türüne sahip olan kütüphane türü halk kütüphaneleridir. Halk kütüphanesi kavramı Cumhuriyet Dönemi’nde kullanılmaya başlanmıştır. Halk kütüphanelerinin kişilerin, boş zamanlarını değerlendirmek, insanlığın yazınsal mirasını gelecek kuşaklara ulaştırmak ve korumak gibi amaçları vardır. Halk kütüphaneleri kendi içinde gezici kütüphaneler ve çocuk kütüphaneleri olmak çeşitli hizmetleri ve birimleri barındırırlar. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Kütüphane)

whatsapp-gorsel-2024-02-25-saat-17-20-37-ed699ab2.jpg

Kütüphanecilik 1.Mahmut döneminde altın çağını yaşadı

Osmanlı kütüphaneleri, Sultan I. Mahmud döneminde (1730-1754) altın çağlarını yaşamıştır. Bu dönemde İstanbul’da ve diğer şehirlerde birçok önemli kütüphane kurulmuştur. Osmanlının ilk halk kütüphaneleri olan Ayasofya(1740), Âşir Efendi(1740) ve Atıf Efendi(1741) kütüphaneleri kurulmuştur. Bu dönemde Hekimoğlu Ali Paşa (1738), Fatih Camisi (1742), Galata Sarayı Mektebi (1753) ve Hacı Beşir Ağa (1745) kütüphaneleri kurulmuştur.

Millet Kütüphanesi’nin kurucusu Ali Emiri Efendi kişisel gayretleriyle yaklaşık 70 bin civarında yazma ve matbu eski eseri Millet Kütüphanesi’nde muhafaza altına almış, 30 bin eseri de tasnif etmiştir. Kütüphane görevlilerinin en başında, tayin edildiği dönemlerden itibaren, hâfız-ı kütüb gelmektedir. Hâfız-ı kütüb, kitapların bilgilerini zihninde tutan ve kitapları koruyan kişidir. Kitapların korunması, bakımı, yararlandırılması, ödünç verilmesi ve alınması hâfız-ı kütübün başlıca görevleridir. Hâfız-ı kütüb yamağı, kâtib-i kütüb, mücellid, bevvab ve mustahfız ile ferraş diğer kütüphane görevlilerdir. (http://www.turktarim.gov.tr/Haber/91/kutuphanecilik-ve-tarim-kutuphanelerinin-tarihsel-seruveni#)

Günümüzde yeni ilmî materyallerin çeşitlenip çoğalması neticesinde ortaya çıkan, süreli yayın, grafik, sesli ve görüntülü yayınların meydana getirdiği koleksiyonlardan meydana gelen kütüphaneler de bulunmaktadır. Türkiye genelinde 2021 yılında 1 Milli Kütüphane, 1 252 halk kütüphanesi, 612 üniversite kütüphanesi ve 32 bin 690 örgün ve yaygın eğitim kurumu kütüphanesi bulunmaktadır. (https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Kutuphane-Istatistikleri-2021)

Günümüzdeki teknolojik gelişmeler neticesinde ortaya çıkan sesli ve görüntülü yayınlara fazla rağbet gösterildiği için kütüphanelerden faydalanan kimseler azalmıştır. Günümüzün dijital kültür dünyasında kitaplar, dergiler, müzik kayıtları ceplerimizde ki akıllı telefonlara çok rahat depolanır hale geldi. Ancak yine de kitaplıklar araştırmacılar, öğrenciler için yerini koruyor. Başka yerde ve digital ortamda bulunamayan eserleri incelemek ve görmek isteyenler için kütüphane her zaman sıfır maliyetli bir kitap dostu demektir.

Dünyada 30’dan fazla değişik kategoride kütüphane modeli bulunmaktadır. Bunlardan biri de hastane kütüphaneleridir. Kütüphaneli hastanelerden 2023 yılı Mart ayı başından itibaren tedavilerim nedeniyle haberdar oldum. Bir yıllık süreçte kardiyoloji, diyabet, ortopedi, fizik tedavi gibi tedaviler için NEÜ Tıp fakültesi Meram Devlet hastanesine sürekli gittim geldim. NEÜ Tıp fakültesi ve Meram Devlet hastanesinde bu düşüncenin çok güzel bir yansıması olarak bağışçı kişiler ve kurumlar tarafından yapılmış kütüphane ve kitaplık uygulamasını gördüm ve çok beğendim. Kitap koleksiyonu ve seçimini incelediğimde her yaş çevresine hitap edecek şekilde oluşturulduğunu gözlemledim.

2023 yılı Mart ayından bugünlere geldiğimizde bu güzel uygulamanın önemli bir kusuru var. Yaklaşık bir yıl önce kalp krizi için gittiğimde de son zamanlarda tetkik ve kontroller için her iki sağlık kuruluşuna gittiğimde de sürekli asılı duran bir yazı ile karşılaştım. Henüz açık değil mesajı vardı, yine aynı mesaj var. Koridor üzerinde yer alan bu kitaplıkların şeffaf cam kapaklarının hep kilitli olduğunu gördüm. Herhangi bir görevli göremedim.

Kütüphanelerin aktif ve çalışır halde olması, talepte bulunan hastalar ve refakatçiler ile günü birlik hastaneye gelmiş olan kişilerin kitaplıktan kısa süreli inceleme, içeriğine göz atma ve okuma yönünde isteklerine olumlu yanıt verilmesi faydalı olacaktır. Kitapların teslim alınması, öngörülen sürede okunarak geri iade edilmesi kütüphanedeki kitapların korunması açısından önemli belki askıda kitap gibi uygulamalar da getir götür yerine oku ve sende bir başkasına okuması için ver demekte anlamlı olabilir. Son bir yılda gözlemlediğim şekliyle hastane kütüphanesi ve okuma köşesi bir tür kültür vitrini ve dekor olarak duruyor. En kısa zamanda kitaplıkların pasif konumdan aktif konuma geçirilmesini dilerim. İşte o zaman bu güzel uygulama hastalar, refakatçiler ve günü birlik hastanede bekleme yapan herkes için anlamlı bir köşe olacaktır. Eskilerin deyimiyle kuvveden fiile çıkacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi
SON YAZILAR