Selim Tosun

Selim Tosun

KUŞAK ÇATIŞMASINA YÖNELİK NOTLAR

KUŞAK ÇATIŞMASINA YÖNELİK NOTLAR

Her geçen gün azar azar tükeniyoruz. Hayatlarımız artık kendi kendimizi boğduğumuz savaş alanlarına dönüyor. Aslında bunun birçok sebebi var. Ama en önemli etken ev-aile etkenidir. Dünyada yüz yıllardır farklı kuşaklar var oldu ve bunlar birbirilerini anlayamadan dünya sahasını terk edip gittiler.

Geçmişte çeşitli seminerlere katıldım. Genel olarak bir tablo çizdiğimizde aile ve iş ortamlarında oluşan iletişim bozukluklarının en büyük sebebinin ‘’kuşak çatışması’’ olduğu kanaatine varabiliriz. Bu seminerlerden aldığım bazı notları sizlerle paylaşacağım. Özellikle bugün hayatta olan yani aynı günlerde nefes aldığımız son 70-75 yılın kuşaklarını dikkate alacağım.

Aslında kuşak çatışması bireylerin empati yeteneğini kaybetmesinden kaynaklanıyor. Ortalama yaşta bulunan bir ebeveyn başta çocuğunun geleceği kaygısıyla henüz 4-5 yaşındayken farkında olmadan onları gerçeklere mahkum ediyor. Hayatın gerçekleriyle çocuğunun yüzleşmesini ve onu bu tehlikelere karşı korumak yerine onun hayatını, kazanmış olduğu bilgi ve birikim ile yönlendirmeye kalkıyor. Aslında bilgi ve birikim doğru kullanılması durumunda miras bırakılan onlarca daire edebilecek bir arsa olabilir. Ama yanlış kullanılması durumunda milyonlarca lira vergi borcuyla miras bırakılmış bir gayrimenkulde olabilir.

İşte burada özellikle 0-6 yaş arası çocuk yetiştirmede ebeveynlere büyük iş düşüyor. En önemli ayrıntı dünyada evlenme yaşının ortalama 20-25 arası olmasıdır. Bu demek oluyor ki bir çocuğun ebeveyninden sonra dünyaya gelebilmesi için arada çeyrek asırlık bir fark var. Uzay çağında yaşadığımız bu günlerde çeyrek asırda dünyada neler değişeceğini bir düşünelim. Hiçbir yetişkin kendi çocukluğunun geçtiği dönem ile kendi çocuğunun yetiştiği dönemi mukayese edemez. Bu yapılacak ilk hatadır.

Şöyle örnek vereyim; Benim doğmuş olduğum dönem Türkiye’de y kuşağı diyebileceğimiz 1985 - 2005 yıllarına tekabül ediyor. Benim çocukluk dönemimde profesyonel oyun konsolları çıkmıştı. İnternet Cafe kültürü yeni yeni yerleşiyordu.

Yani bizden bir önceki 1965-1985 kuşağının yer aldığı x kuşağının tanımadığı bir oyun kültürü yavaş yavaş hakim oluyordu. Buradaki farklılık ne derseniz bizim oynadığımız oyunlarda başarı üstüne başarı kazanıp motivasyonumuz tavan yaparken bizden bir önceki kuşak oynadığı oyunlardan ‘’geri zekalı’’ geri dönüşünü alıyordu. Bahsettiğim kuşakta doğup-büyüyen kişiler solo test oyunundan bahsettiğimi anlamışlardır. 

Arada uçurum kadar büyük bir fark söz konusu gibi gözüküyor. Peki bir oyun tarzında bile bu kadar değişiklikler olmuşken sizce yaşamsal olarak nasıl değişiklikler olmuştur. Mesela x kuşağı dediğimiz bireyler 2.Dünya savaşından çıkmış bir coğrafyada dünyaya gelmişlerdi. Bu maddi ve ekonomik olarak yıllarca sürecek bir kısıtlama dönemiydi.

Avrupa ülkelerinden gurbetçilerin getirdiği çikolatalar dönemin en lüks yiyecekleriydi. Çocukların şansı varsa birkaç yılda bir çikolata yiyebilirlerdi. Yine o nesil ilerleyen yıllarda dışarda yemek yediği zaman lokantanın süsüne değil, porsiyonun büyüklüğüne bakardı. Çünkü nefis olarak aç bir durumdaydı. Yıllarca bastırılan tıka basa yemek yeme hakkından birçoğu uzak kalmıştı.

İşte bu hayat şartlarında yaşayan bir kuşak ilerleyen dönemlerde ebeveyn oldu. Yaşadıklarını ve gördüklerini hafızasına kaydetti. Kendisinden sonra gelen nesle de ona göre şekil vermek istedi. Tıpkı kendisinden evvel gelen v kuşağının yaptığı gibi …

V kuşağı çok partili siyasal yaşamın cumhuriyetin ilanından 23 sene sonra geldiği ve 2.dünya savaşının yaşandığı dönemin kuşağıydı. Okur-yazar oranının düşük olduğu ahlaki değerlerin çok önemli olduğu ama o günlerin tabiriyle teknolojik olarak geri kalmış ülkenin kuşağıydı. Birçok bedel ödediler. Ülkenin başvekili gözlerinin önünde asıldı. Yaklaşık 20 yıl içerisinde 3 kere askeri darbe gördüler. Bu tedirginlik ve gelecek endişesiyle onlarda çocukları yetiştirdiler. Şimdi o dönemden hayatta kalan v kuşağı bizim dede ve ninelerimizdir. Hayatta olanların hepsinin ellerinden öpüyoruz. Vefat etmiş olanlara da Allah’tan rahmet diliyoruz.

Son olarak 2005 yılından sonra dünyaya gelen z kuşağından bahsedelim. İşte z kuşağı benim jenerasyonumun dünyaya getirdiği kuşaktır. Z kuşağı artık teknoloji ile resmen dalga geçen bir kuşaktır. Tablet kullanma yaşının ortalama 6 olduğu gözüküyor. Ama 3 yaşındaki bir çocuğun elinde tablet-telefon görüyor olmamızda bizi pek şaşırtmıyor.

Babasına bilgisayar aldırmak için okul derslerine hunharca saldıran ve en sonunda o bilgisayara kavuşup yıllarca kullanan bizim tüplü televizyon nesline göre bu z kuşağı şimdi biraz hızlı yaşıyor. Tebrik etmek lazım çocukları benim kuşağı ellerinde oynatıyorlar. Yine de geleceklerini şekillendirmek yerine, tecrübelerimizle doğru yönlendirmek bizim elimizde …

İşte tüm bu saymış olduğum kuşaklar kimimizin dedesi, babası, ağabeyi, annesi, babaannesi veya kendisidir. Tüm bu farklılıkları zenginlik olarak görmemiz gerekirken sırf kendi değer yargılarımız yüzünden bizden sonra gelecek nesle niye farkında olmadan kötülük ediyoruz. Çocuk iken hedef olarak doktorluk belirleyip sonra başka bir iş yapınca niye anne-babalar dizlerini dövüyor. Bu hareketlerimiz aramızdaki uçurumları daha da genişletmiyor mu ?

Sizlere bahsettiğim 70-75 yıl önce yaşayan insanlarda geçim derdine düşmüşlerdi. Hayat kaygısına düşmüşlerdi. Çocuklarının geleceği için endişe ediyorlardı. Bugün neyi götürebildiler öteki dünyaya …

Gelin şu sürgün hayatı yaşadığımız 3 günlük dünya için geleceğimizi olur-olmaz karanlık deryalara sürüklemeyelim. Gözünün üzerinde kaşın var deyip eleştiri üzerine eleştiri yapıp kendimizi tatmin edip sonra onun iyiliği için yaptığımız yalanlarını kendimize söylemeyelim. Şu bir gerçek ki hiçbir kuşak birbirinden hayatta memnun kalmayacaktır.

Ünlü düşünür Aristo ‘’Bu günlerde gençler kontrolden çıkmış durumdalardır. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygılarını yitirmiş durumdalar. Ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar. Bu gençlerin bir gün bu dünyayı yöneteceğini düşünüyorum da dehşete kapılıyorum. ’’ diyerek aslında üç bin yıl önce dünyada oluşan kuşak çatışmasını ortaya koymuştur. Bu sözü kullanan Aristo Büyük İskender’in akıl hocasıdır. Bebekliğinden itibaren Büyük İskender’in tüm eğitimiyle bizzat Aristo ilgilenmiştir. Bu durumda öğrencisi dünyayı ordularıyla gezen bir düşünür sizce bu cümleyi düşünmeden kullanmış olabilir mi ?Aslında kuşak çatışmalarının temel nedenini bu olay şifreli olarak bile olsa çok güzel özetliyor.

Dünyada 3 bin yıl önce yetişkin olanlar kendilerinden sonra gelecek ve bugün itibariyle 2950 yıl önce yetişkin olan bireyler için bu sözü kullanmışlar. Aynı söz bugünde kullanılıyorlar. Allah dünyanın kaderine bir 3 bin yıl daha yazdıysa muhtemelen bir 3 bin yıl daha kullanılır.

Gelelim bugünün çocukları yarının geleceği olan yetişkinlerin durumlarına … Son dört kuşaktır ihtiyacımız olan empati, bilişsel esneklik, duygusal zeka, yaratıcılık ve daha onlarca şeyi barındırıyorlar.Onlara sahip çıkalım.

Ve bu satten sonra kuşak çatışmalarını bir kenara bırakıp anı anda yaşayıp çocuklarımızla kucaklaşalım gitsin. Boş verelim kazık çakmayacağımız dünyayı kurtarmak için yeni nesilleri bilgi ve tecrübelerimizle çöp kovasına çevirmeyi …  Bırakalım yaşamaları gereken dünyayı onlar inşa etsinler. Biz bırakacağımız mirası onlarca daire edecek bir arsaya çevirirsek geri kalanını zaten devam ettirecek kapasiteye yeni gelen kuşak fazlasıyla sahiptir …

Önceki ve Sonraki Yazılar
Selim Tosun Arşivi
SON YAZILAR