Ömer İnal

Ömer İnal

Terörün asıl sorumluları

Terörün asıl sorumluları

Ülkemize yönelik büyük bir saldırı olayı gerçekleşti. Neden yapıldı, Kim yaptı hepsi tartışılır ancak olay sonrası yapılan açıklamalar çok ibret verici bir boyutta…

Ankara’daki saldırı olayının hemen akabinde HDP’nin Eş Başkanı Demirtaş’ın, olayın sorumlusu olarak devleti göstermesi, Başbakan için ‘’kelepçelenecekler’’ şeklinde ifade kullanmış olması, halkı isyana teşvik ve tahrik etmesi, hiçbir şekilde masum gösterilemez ve kabul edilemez…

7 Haziran öncesi Diyarbakır, 7 Haziran sonrası Urfa/Suruç ve son olarak da Ankara’da meydana gelen bombalı saldırı olaylarından sonra, muhalefet partilerinin hükümeti hedef alan ortak tavırları, bu tür terör saldırılarının önünü açmakta, hükümeti pasifize etmek isteyen güçlere cesaret vermektedir… Eğer tüm siyasi partiler böyle durumlarda siyasi rant peşinde koşmak yerine birlik beraberlik içinde bir tavır sergileseler, bu şekildeki terör saldırılarıyla siyaset mühendisliği yapmak isteyenlerin önü kesilmiş, eli kolu bağlanmış olmaz mıydı?  

50 den fazla vatandaşın hayatını kaybettiği 6-7-8 Ekim olaylarının fitilini ateşleyen ‘’sokağa çıkın’’ söyleminin sahibi, dokunulmazlığı nedeniyle yargılanmamış dolayısıyla hak ettiği cezayı almadığı gibi, belli çevrelerce parlatılmış, hatta ‘’barış mümessili’’ şeklinde göstermek için ‘sazlı sözlü seremoniler’ in yapılmış olması, bugün terör saldırıları üzerinden propaganda yapma cüretini göstermesine vesile olmuştur…

Bu hain saldırının neden yapıldığına gelince… Bu saldırı, yapıldığı yer, zaman ve etkisi bakımından önemlidir… 1 Kasım seçimlerinin hemen öncesinde yapılmış olması ilk olarak siyaset mühendisliğini akla getirmektedir… Demirtaş’ın, KCK yetkilisinin ‘’metropollerde kanlı eylem yapılacak’’ açıklamasını görmezden gelerek devlete yüklenmesi ve ‘1 Kasım’da hesabı sorulacak’ şeklindeki beyanatları, algı operasyonlarıyla olayı lehine çevirme çabası olarak algılanmaktadır…

Söz konusu bu olayın, ‘’2 binden fazla teröristin etkisiz hale getirildi, beli kırıldı’’   resmi açıklamalarından sonra yapılmış olması, bazı küresel güçlerin çözülmeye yüz tutmuş olan PKK’ya güven verme, ön açma operasyonları olarak değerlendirilmesi de söz konusudur…

Emniyet ve İstihbarat birimleri seçim öncesinde bu tür saldırıların olabileceğine yönelik duyumlarla yürüttüğü titiz çalışmalarında, farklı noktalarda birçok canlı bombayı yakalayıp etkisiz hale getirmiştir… Tüm bu güvenlik önlemlerine rağmen bu olayın gerçekleşmiş olması, bu olayın arkasındaki çok profesyonel bir ekipleri gündeme getirmektedir…

Ayrıca olayın Ankara’da, Türkiye’nin merkezinde ve siyasetin kalbinde gerçekleşmiş olması, siyasi karar alıcılara bir mesaj verme olarak okunmaktadır… Türkiye’nin güvenlik politikalarında değişime gitmesine sebep olan, DEAŞ’ a karşı hava harekâtlarına yönelten, İncirlik üssünü açmasına sebep olan Urfa/Suruç’ta yaşanan terör saldırısından sonra yaşanan bu olayı, yine Türkiye’nin benimsediği politikaları değiştirmeye yönelik bir hamle olarak görmek pekâlâ mümkündür…

Yaşanan bu saldırının arkasındaki güçleri görmek için, saldırının hemen öncesinde yaşananlara bakmak gerekir… Rusya’nın Suriye’de savaşa fiili olarak müdahil olmasına, Türkiye en yüksek düzeyde tepki göstermiş, sınır ihlalleri için NATO devreye sokularak, olayın ciddiyeti Rus yetkililere net şekilde bildirilmiştir…

Nitekim Rusya’ya, ‘’Türkiye gibi dostunu kaybederse çok şey kaybeder’’ açıklamasıyla birlikte ikili ilişkilerin bozulması halinde ‘Rusya’nın Türkiye’de şu ana kadar 3 milyar dolar yatırım yaptığı ve halen devam eden nükleer santral çalışmasının bir başka şirketle devam edilebileceği, Rus doğalgazının en büyük alıcısı olan Türkiye’nin başka kaynaklardan temin yoluna gidebileceği’ yönündeki açıklamalar çok önemli ve etkili açıklamalardır… Rusya’nın Suriye’deki savaşı körükleyen, Türkiye’nin güvenliğini riske sokan inatçı tutumunun karşısında Türkiye’nin dik duruşu ve ilişkilerin bozulması halinde alabileceği tedbirleri dile getirmesinden sonra Ankara’da bu olayın yaşanması, değerlendirmelerde ihtimal dışı bırakılacak bir durum değildir.

Ayrıca mülteci sorunuyla baş başa olan Avrupa’nın, Suriye ile Avrupa arasındaki köprü konumundaki Türkiye’nin elinin güçlenmiş olmasından dolayı, ‘patlayan bombalarla onlarca insanın öldüğü Ortadoğu ülkeleri gibi bir konumda olmak istemiyorsanız Avrupa’nın yanında olun’ mesajı olarak da yorumlanabilecek türden olması önemlidir…

Selametle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer İnal Arşivi
SON YAZILAR