Hazel Pekacar

Hazel Pekacar

Gazali ve Freud neyi anlatmak istedi?

Gazali ve Freud neyi anlatmak istedi?

Sizinle, bu hafta eski bir yazım olan Gazali ve Freud'un psikoloji anlayışlarını karşılaştırdığım yazımı paylaşmak istiyorum. Önce şu konuda anlaşalım ki kesinlikle iki bilim adamından birini yükseltmek ya da yetersiz göstermek gibi bir amaç söz konusu olamaz. Biri doğunun diğeri batının temsil ettiğien büyük bilim adamlarının incelediği bir bilim dalını ele almak bana müthiş keyif verdi. Yok efendim Gazali ile Freud'u nasıl kıyaslarsın, vay efendim Gazali öyle biri miymiş, Freud böyle biri miymiş. Bizim işimiz bilim. Bizim işimiz rasyonel bir şekildearaştırma ve inceleme yapmaktır. Bizim bilim adamımız, onların, şunların bilim adamı şeklindeki cümleleri eleştirilere almıyoruz tabii ki. Bilim ve bilim adamı  evrenseldir. Aldığım güzel eleştiriler yanında aldığım bu tür benzer eleştiriler karşısında bunu not düşmeyi gerekli buldum. Bu yazımdan yeni haber okuyucularının da istifade etmesini istedim. Umarımsize de keyif verir.

Hayatımızın tamamında bizimle olan bir bilim dalıyla birlikteyiz; gerek davranışlarımızı tetikleyen gerekse sahip olduğumuz o davranışların nedenlerini ve sonuçlarını bize yaşatan benliğimizi içinde eriten bir bilim dalı: Eve. psikolojiden bahsediyorum…

Hayatımıza, dilimize bu kadar kolay sızmış bir kelime olan psikoloji nedir, ne değildir; bu psikoloji denen şey ne işe yarar, nasıl bir şeydir ki bu; hemen her şeyde psikolojim bozuldu diyebiliyoruz. Böylesine organizmamızla, ruhumuzla iç içe geçmiş yaşamımızın ipini bir nevi elinde tutan bu olağanüstü bilim kutusunun içine girmeden önce söylemek isterim ki, bu mucizevi kurulum burada iki satırda anlatıp bitirilecek türden değil. İçine girdikçe zenginliğinde kayboluyorsunuz. Durum böyleyken gelin, biz sizinle şimdilik bu zenginliğin iki öncüsünü anlatalım: Gazali ve Freud.

Gazali 1058 yılında Horasan Eyaletinin Tus şehrinde dünyaya gelmiştir. Tüm kaynakların birleştiği ortak fikir onun Fıkıh, Kelam, Tasavvuf, Felsefe, Eğitim, Siyaset, Ahlak gibi tüm ilimlerde söz sahibi olduğudur. Bunun yanında sağlam bir şüpheciliği (Felsefede Septisizm olarak bilinir) ile tanınan Gazali, şüphe olmadan bilimin olamayacağını, en kesin bilginin aklın şüpheye düşmeyeceği bilgi olduğunu savunmuştur. Yeryüzünde dönemin gelmiş geçmiş tüm bilim dallarına hakim olan ve neredeyse bilmediği hiçbir şey olmadığı kaynaklarda kesin olarak iddia edilen tek ilim ve bilim adamıdır. Öyle ki Tasavvuf yaşantısına tam da bu noktada keskin bir dönüş yaptığı iddia edilir. Şöyle ki hakim olduğu tüm bilim dallarından sonra artık içine kapandığı bilim yolunda hep yolda olmanın verdiği o eşsiz tattan olsa gerek; hep bir şeylerin eksik olduğunu düşünmesinden kaynaklanan boşluğa düştüğü ve o dönemde kalbine dönüp uzun bir zaman diliminde inzivaya çekildiği ve bu sürecin sonunda aklın, kalp ve tasavvuf hayatıyla tamamlanmadan bir anlamı olmadığını iddia etmiştir.

Gel gelelim asıl konumuza: Gazali’nin Psikoloji anlayışı ruh-beden ilişkisine dayanır. Ona göre kişinin davranışlarını yönlendiren ana etmen cinsellik ve saldırganlıktır. Öyle ki ona göre insan doğasını yönlendiren diğer faktörler ise niyetler, beklentilerdir. Olayları iyi veya kötü kılan kişinin niyetleridir. Ruh iyiliğe yöneliktir, beden ise arzu ve istekleri karşılar. Bedensel güdünün sebep olduğu arzu ve isteklerin sonucu cinsel güdüyü oluşturur. Gazali bu noktada şehvetten bahseder. Bedenin arzu ve istekleri insan vücudunda nefse karşılık gelir. Gazali’nin ruh anlayışında, iyiliği yönlendiren kalptir. İnsanı bedeni ile ruhun istekleri arasında de\nge kuran birim ise akıldır.

Peki Freud ne der?

Öncelikle Freud, kişiliğin beş ana dönemden geçtiğini iddia eden Psikanalitik kuramın öncüsü Avusturalyalı bilim adamıdır. Psikoloji anlayışına ise şu şekilde karşılık verir: İnsan doğasını yönlendiren temel iki güdü cinsellik ve saldırganlıktır. Gazali, Freud’dan 800 yıl önce insan davranışının temelinin cinsellik ve saldırganlığa dayandığını öne sürmüştür. İlginçtir öyle değil mi? Bu durumda Freud, insan davranışlarına sebep olan iki etkinin içgüdüler ve dürtüler olduğuna inanır. Freud da bu durum şu şekilde karşılık bulur: İnsanı harekete geçiren ve bebeklikte yoğun olarak yaşanan birinci dürtü id’dir. Organizmanın isteklerinin hemen karşılanmasını ister. İkinci dürtü egodur: Ego ise id ile süperego arasında sağlıklı bir denge kurmaya çalışıp mantıklı kararlar verdirmeye yöneltir. Süper ego ise kişinin davranışlarını toplumun ahlaki yönüne çevirir. Bu durumda: Gazali’nin neftsen bahsettiği dürtü Freud da id de karşılık bulurken, nefs ile duyguları arasında denge kuran birime de akıl der ve bu Freud da ego biriminde karşılık bulmaz mı? Gazali’nin kalbi bedenin yani nefsin isteklerini ahlaki yöne çeviren asıl gücü kalpte bulurken, Freud da bu durum süper ego da karşılık bulmaz mı?

Gördüğümüz gibi birbirinden 800 yıl önce ya da sonra yaşamış Psikoloji tarihinin iki temel taşı ve dehası olan Gazali ve Freud’un hemen hemen aynı şeylerden (tamamen aynı şeyleri söylediğini hiçbir zaman iddia edemeyiz) bahsederken sadece farklı dilleri ve anlatış yollarını kullandıklarını görebiliriz. Psikoloji çok uzun bir yol ve tek bir teoriyi ya da kuramı, bir sayfaya anlatmak nerdeyse imkansız. Fakat biz, biraz olsun bu lezzetli alanda yolculuğa çıkmak istedik; umarım siz de keyif almışsınızdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hazel Pekacar Arşivi
SON YAZILAR