Prof. Dr. Hülya Küçük

Prof. Dr. Hülya Küçük

İSTİKLÂL HARBİ'NDE KADINLAR

İSTİKLÂL HARBİ'NDE KADINLAR

İstiklâl Harbi'nin ardından 29 Ekim 1923'te kurulan Cumhuriyetimizin 96. Yılını kutluyoruz. Yıllarca süründükten sonra ayağa kalkmaya çalışan bu millet, kadınıyla erkeğiyle çalışmış ve nihayet buraya dek gelebilmişti. Herkesin çok iyi bildiği gibi, İstiklâl Harbi, bütün millet tarafından yapılmıştı. Müdâfa-yı Hukūk-i Milliye Cemiyetleri arkasındaki gerçek güç Anadolu halkı idi. Merkez şube bunları destekleyecek güçten mahrumdu.  Halktan alınan zorunlu vergiler, savaş ödenekleri (Tekâlif-i Milliye) yanında gönüllü bağışlar, savaşın maddî kaynakları arasındaydı.  Ulemâ ve meşâyihin desteği ise hepsinden büyüktü; çünkü onların bu harekete katılım ve desteği, halkın katılımı ve desteğini almak için elzemdi. 


İstiklâl Harbi’nde kadınlar da genel olarak erkekler gibi bilfiil çarpışamıyorlarsa da ellerinden gelen herşeyi yapıyorlardı. Herşeyden önce onlar da her şehirde Müdâfaʻa-yı Hukûk-ı Milliye Cemiyetleri kurmuşlar ve bütün gelişmelerle ilgileniyorlardı. Aşağıda sunacağımız, Anadolu Kadınları Sivas Müdâfaa-yı Vatan Cemiyeti’nin TBMM’ye gönderdiği bir mektubun içeriği, kadınların faaliyetlerini özetler mâhiyettedir:
    
 “Eşkiyâ tıynetinde bulunan hâin Yunanlıların İzmir ve yöresi taraflarını işgâl ederek oralarda  bulunan İslâm kadın ve çocuklarına bin türlü mezâlim ve fecâyiʻ yaptıklarını işitdik. Dil-hūn oluyoruz. Giydiğimiz kefen, yediğimiz zehir olsun. Erkeklerimizin bu hâinlerle pençeleşmek üzere cephelere koştuğunu görüyoruz. Bize düşen vazife de, şimdilik, asker kardeşlerimizin mümkün olduğu kadar ihtiyacını tedârike çalışmakdır. Bu vazîfeyi elimizden geldiği kadar îfâya gayret ediyoruz. Memleketde bir galeyân-ı düşmana karşı hazırlanmaya kavî bir azm ile şitâb eden erkeklerimiz arasında öç hissiyle taşan gözü yaşlı analar, hayâli ölen zevceler, yıldızları sönen sevgililer, güneş gibi parlayan lekesiz ismetlerini korumaya ahd eden hemşirelerin de bir kitle-i vâhide hâlinde askere muîn olduğunu biliyoruz. Muhterem  vekillerimizden de memleketimize saldıran hâin düşmanlarımızın defʻine himmet buyurmalarını, hürmet ve taʻzimlerimizle istirhâm ediyoruz. 4.9.36 [04.09. 1336/1920]. 

Sivas Müdâfaʻa-yı Hukûk-ı Milliye Cemiyeti Nâmına, Reîs-i Evvelisi [Birinci Başkanı] 
Melek Reşîd.” 
Bu anlamlı mektup, 8 Eylül 1336 [1920] tarihinde, TBMM’nin altmış birinci ictimâʻ, birinci celsesinde okunmuş ve riyasetçe/başkanlık tarafından cevap verildiği belirtilmişti.  

Burada belirtmek gerekir ki yukarıdaki mektupta fiilî çarpışmalara katılan kadınlardan sözedilmiyordu ama kadınlar arasında hiç de azımsanmayacak bir sayıda fiilî çarpışmalara katılanlar, hattâ çete ve müfreze sahibi kadınlar da vardı. Belki da hepimizin tanıdığı bir isim olan “Kara Fatma”, bu şekilde çarpışan hanımları sadece sembolize eden bir isimdi. 


Harbin merkezî yürütücüsü Hey’et-i Temsilîye, âdetâ attığı her adımı günü gününe, ilişkili kuruluşlara haber veriyordu. İstiklâl Harbi’ndefâzılâne çalışan hanımlar yanında meş’ûm cemiyetlerle işbirliği içinde olanların olduğu da muhakkaktır. Ancak hemen belirtelim ki bunların sayısı, erkeklerin sayısına oranla çok azdır. En azından, Yüzellilikler listesi  içinde bir kadın ismi yoktu. 

 

[1] (I. Dönem) TBMMZC, c. VIII, s.136.

[1] Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerîdesi, Dördüncü Cild, Altmışbirinci İctimâʻ, 3 (Osmanlıca, tbmm.org/tutanaklar, 5 Mayıs 2018’de ulaşıldı. Bkz. Belge 1); (I. Dönem) TBMMZC, c. IV (1981), ss.5, 6. Başka örnekler için bkz. İrâde-i Milliye, 22 Kānûn I 1335 (1919).

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Hülya Küçük Arşivi
SON YAZILAR