Prof. Dr. Hülya Küçük

Prof. Dr. Hülya Küçük

Mevlânâ’yı Anma Törenlerinin ardından-VI

Mevlânâ’yı Anma Törenlerinin ardından-VI

Ve tanıdığım İbrahim Gamard…    
                                                                                                         
Evet, tanıdığım ibrahim Gamard... Onunla ilk tanışmam bir Uluslararası Sultan Veled sempozyumu (sırrın Sırrı, 10-11 Aralık 2011, İstanbul_ 16-17 Aralık 2011, Konya) vesilesiyle olmuştu. Sempozyumda tebliğ sunmaları için konuyu iyi bilen 10-15 ilim adamına ihtiyacımız vardı. Bu konuda “tanıdığı ilim adamı olup olmadığını” sorup kendisinden isim talebinde bulunduğum Dr. Leonard Lewisohn’un bana gönderdiği isimler arasında onun da ismi vardır. Kendisi hakkında pek birşey bilmiyordum. Ona da yazdık ve kabul etti. Sempozyuma geldikten sonra yaptığımız konuşmalarda bir Mevlevi şeyhi olduğunu ama hiç müridi olmadığını söyledi. Batı’da Sufizmin serencamını iyi bilen birisi olarak kendisine hep mesafeli ve biraz da şüpheci davranıyordum ama tavırları o kadar mütevazı idi ki kendisinden etkilenmemek mümkün değildi. Bir köşede sessiz sedasız duruyor, bir şey sorulmadıkça konuşmuyordu.
 
Bu ilk tanışmamız üzerinden yıllar geçti. Arada hiç yazışmadık ve görüşmedik. Bendeniz Sultan Veled’in hayatı ve Maarif adlı eseriyle ilgili doçentlik çalışmamı, ingilizceye tercüme etmiştim ve ingilizcesini kontrol edip düzeltiler yapacak birisini arıyordum. Sıradan bir copyeditöre yaptırdığım kontrol, fazla bir düzelti içermiyordu. Kontrol edenin anadili İngilizce olması yanında tasavvuf kültürüne en azından âşina birisi olması gerektiğini  anladım. Bunun için uygun birilerini yıllarca araştırdım durdum, ama nafileydi...
 
Birgün, Uluslarası Mevlana Vakfı’nın küçük dükkanında, İngilizce bir eser gördüm: The Quatrains of Rumi (Rubâiyyat-ı Rumi). Kitabı alıp incelemeye başladım. Bu tercümeyi 22 yıl boyunca belli gün ve saatlerde, İranlı bir ilim adamı Ravan Farhadi ile birlikte çalışarak ortaya çıkardıklarını  yazmıştı. Batıda Mevlânâ’nın eserlerinin birçok tercümesi bulunduğunu ama bunların hemen hiçbirinin çevirdikleri konuyu anlamadıkları, titiz davranmayıp kendi indî yorumlarını ve Batı’nın din anlayışını yansıtır, hatta Mevlânâ’nın demek istediği şeyleri çarpıtacak şekilde  yazdıklarının altını önemle çiziyordu.
 
Aradığım kişinin o olduğuna karar verdim ve kendisine yazdım. Yaptıkları çok olursa, kendisini ikinci yazar olarak da yazabileceğimizi belirttim. Bu tür eserleri kontrol etmeyi çok sevdiğini ama ikinci yazar olması gerekmediğini söyleyerek teklifimi memnuniyetle kabul etti. Üç-dört yıl boyunca eser üzerinde çalıştık. Çok titiz bir danışmandan daha titiz bir hoca gibiydi. Herşeyden önce, kullandığım elyazması kaynaklarına herkesin/sıradan okuyucunun ulaşmasının zor olduğunu söyleyerek bu tür kaynaklardan yıllarca uğraşarak elde ettiğim bilgilerin hepsini bunların edisyon kritikli hallerinden buldurdu. Mevlevilik ve tarihini de benden iyi biliyordu. Bu kadar derin bir Mevlevilik etüdünü nasıl yaptığına hayret ettim.
 
Eserin İngilizcesini kontrol sırasında çok güzel yorumları ve dikkatimi çektiği konular oldu. Yaptıklarının sıradan bir kontrol olmadığını, kendisinin “ortak yazar” olarak çalışmanın üzerinde olması gerektiğini söylediğimde bunu artık reddetmedi. Evet, gerçekten çok şey yapmıştı ve sıradan bir copy editör (dili kontrol eden bir editör) değildi. Ama bazı bölümlerimin kitapta olmaması gerektiğini söyledi. Bu hususlarda onunla görüş ayrılıklarımız oluştu ama bazı şeyleri çıkarırken bazılarının kalması için direttim ve onların o kısımlarda farklı düşündüğünü dipnotta belirterek bıraktık.
Şu an kitabımız In the footsteps of two mentors: rumı and shams: SULTAN WALAD adıyla ünlü Fons Vitae yayınevi tarafından yayınlanmak üzere, inşallah... Yayınevini de eşi ve o buldu...
 
Buarada: Onun, Rumi and İslâm (2004) kitabının üzerinde kendi adı yoktur. İçindeki metinlerin, Mevlânâ’nın, Peygamber (sav)’in yüce ahlâkını anlatan hikâyelerinin çevirilerinden oluştuğunu, kendi sözü olmadığını ve bu sebeple kitabın üzerinde Mevlânâ’nın adının olması gerektiğine inanıyordu çünkü. Bizde ise nasıldır? Mevlânâ’dan seçkiler yapanın hazırladığı bu kitaplar üzerinde bile Mevlânâ’nın değil hazırlayanın kendi ismi ‒hem de kocaman puntolarla‒  vardır... Aradaki büyük farkı görebiliyor musunuz?
 
Bu haliyle İbrahim W. Gamard bana çok şey öğretti. Önceleri, “Kim ve neden müslüman olmuş acaba?” diye sorduğum bu insanı tanıdıkça sorumun cevabını aldım ve “Gerçekten müslüman olmuş. Galiba güzel ahlakı sayesinde Allah ona İslam’ı nasib etmiş. Allah devamını nasib etsin” şekline büründü ve şu dua döküldü dilimden: “Ya mukallibe’l-kulûb! Sebbit kalbî ala dînik!: Ey kalpleri evirip çeviren (Rabbim)! Kalbimi dinin üzere sâbit kıl!”
 
Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Hülya Küçük Arşivi
SON YAZILAR