Ahmed Daldiken

Ahmed Daldiken

Ah o pirincin içindeki beyaz taşlar

Ah o pirincin içindeki beyaz taşlar

     Hazreti Mevlâna’ya atfedilen fakat hiçbir kaynakta rastlamadığım ancak doğru bir olay anlatılagelir. Olay şu şekilde:

Bir gün bir muhabbet ortamında Hz. Mevlâna “Pirincin içindeki beyaz taşlara dikkat etmek gerek!” demiş. Bu sözü tam olarak anlayamayan çevresindekilerin soruları üzerine ise şu açıklamayı yapmış:

Sizin gibi görünüp sizinle her an beraber olup da sizin gibi olmayanlardır o içinizdeki beyaz taşlar.

     Ahh o pirinç görünümlü içimizdeki beyaz taşlar…. Her fırsatta sinsice dişlerimizi kırmaya bize bir şekilde zarar vermeye çalışan sahtekarlar. Bizler başımızı yerden kaldırıp “Yeniden,Yeniden,Yeniden Büyük Türkiye”derken belki de bunu en çok destekleyenler gibi görünüp de ilk fırsatta bizi satan hayallerimizi başımıza yıkmaya çalışan hainler sürüsü…

     Bizi kolay kolay çökertememişlerdi geçmişte bunu fevkalade kendileri de biliyorlardı. Osmanlı’yı içimizdeki hainler ya da onların yardımıyla çökertmişlerdi şimdi ise biraz kıpırdamaya ve “tehlikeli” olmaya başladığımız şu günlerde yine aynı hainlerle karşı karşıyayız. Biiznillah hepsinin üzerinden geliriz fakat üç beş tane çakal müsveddesi yüzünden her gün bir şekilde zarar görüyoruz. Oyalanıyoruz. Bunlar peydah olmasa belki de bir ayda alacağımız yolu bir sene alıyoruz. Sadece zamanımızı kaybetmiyoruz yolumuzu da uzatıyorlar. Sonu gelmiyor bir türlü. Bitmiyorlar…

     Hiç kolay değil işimiz her gün farklı bir yerlerden yeni baştan ayıklamaya başlıyoruz pirinç görünümlü beyaz taşları. Fakat bizim hainimiz çok, haddinden fazla çok. Şöyleki hemen yanı başımızdaki Suriye’de bütün “süper güçler” adeta gövde gösterisi yaparken her biri bir şekilde bir grubu, örgütü ya da rejimi desteklerken onlara alttan alta veya göstere göstere jetler dolusu ‘tır’lar dolusu mühimmat gönderirken bu bir şekilde gündeme gelmiyor. Fakat, BİZ bir şekilde bu olaya müdahil olmak isteyip de adeta gözümüzün içine bakan kendi öz kardeşlerimize, soydaşlarımıza yardım gönderdiğimizde bizim çok  vatansever gazetecilerimiz devreye giriyor, devletin içinde farklı havalarda olan güvenlik güçleri o yardımların evet o silahların gitmesini engelliyor. Sonra da çok vatansever ve bir o kadar da aydın gazetecilerimiz bu haberi ulusal ve uluslararası basına servis ediyor. Yahu anlamıyorum, düzenli olarak bu işi yapan ülkeler varken ve bir Alman, Rus, İran, Çin gazetecisi bunu belgeleme hevesine girişmezken bizimkiler hangi vatan sevgisinden bahsedip de bunu yapıyor. Ya da onların gazetecileri vatanlarını bizimkiler kadar sevmiyorlar mı ? Yoksa bizimkiler “Türkiye Sevgisi İmandandır”a iman etmek yerine onları Bizden çok mu seviyorlar?

     Yine aynı şekilde, İran’da bulunan mâlum ambargoyu dünyadaki sözü geçen bütün ülkeler aynı şekilde teker teker deliyorken, bu işin tabiri caizse rajonu bu olmuşken ülke menfaatleri söz konusu olduğunda herkes göz yumarken ve “kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla bunları sorun etmezken yine bizim çok değerli ve bir o kadar da vatansever savcılarımız sözde vatan aşkıyla bu olaya el atıyorlar. Uluslararası suç olarak dayatılan bu fiili herkes yaparken ve düzen tıkır tıkır işleyip de bu durum gündeme gelmezken Türkiye Cumhuriyeti yapınca ne hikmetse olaylar arap saçına dönüyor. Sonra da dalga geçer gibi Cumhurbaşkanı, Başbakan bunu halka açıklasın diyorlar.

     Diyoruz ya bizim pirinç görünümlü beyaz taşımız çok. Ya da daha net ifade etmek gerekirse bizim hainimiz çok. Ayakları taşa bir takılsa deyip yola taşı koyduktan sonra kenarda akbabalar gibi bekleyen sözde vatanseverlerimiz çok. Belki çok klasik olacak ama üç tarafımız denizlerle dört tarafımız hainlerle hesabı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmed Daldiken Arşivi
SON YAZILAR