Mehmet Toker

Mehmet Toker

Burnunuza Kötü Kokular Gelmiyor mu?

Burnunuza Kötü Kokular Gelmiyor mu?

Siyonist, Katil İsrail'in, Filistin'de katliam ve soykırım yaptığı şu günlerde sosyal medya platformlarında çok sık ve neredeyse birbirinin kopyası tarikat videoları yayınlanıyor. Lüks ve israfın kutsandığı yaşantıları içerisinde hâşâ peygamber gibi lanse edilen ve insanüstü sıfatlarla tavsif edilen şeyh efendilerin! mekana giriş görüntüleri, aşırı sevgi gösterileri, kendinden geçen, bayılan, transa giren mürit görüntüleri, selefi salihin ile hiçbir bağlantısı olmayan folklorik dans kıvamında ya da Amerika menşeli break dans kıvamında güya zikir görüntüleri bir furya şeklinde toplumun üzerine boca ediliyor. Son dönemde bu tür videoların bu kadar yaygın paylaşılması, gündeme gelmesi adeta Müslümanlar aleyhinde böyle flu bir anti propagandaya girilmesi, bir taşla birkaç kuş vurma hedeflenildiğini izlenimini uyandırıyor. Ve ister istemez sosyal ve siyasal havayı gözlemleyenlerin burnuna kötü kokular gelmesine sebep oluyor. Amacımızın üzüm yemek olduğunu, bağcıyı dövmek olmadığını da hatırlatmak isterim.

Özellikle ülkemiz menşe'li ya da Pakistan ve Rusya içerisindeki özerk Türki Devletler menşe'li bu tür videoların sosyal medyada sıklıkla dolaşması sahih ve salih İslam'la uzaktan yakından bağlantı kuramayacağımız birtakım görüntülerin servis edilmesi manidar geliyor. Filistin'de parçalanan, katliama uğramış, zulüm görmüş kadınların, çocukların, hatta evcil hayvanların görüntülerini veya bir ayeti kerime veya hadisi şerif paylaştığınızda hemen yayından kaldıran, hesabınızı askıya alan, yasak getiren, ulaşımı engelleyen sosyal medya platformları nedense Müslümanlar ve İslam aleyhine kullanılabilecek bu tür absürt görüntülerin yayılmasını destekliyor. Bu desteklerden birden fazla amaç güdüldüğünü doğru okuyabilmek lazım. Bu amaçlardan birincisi; Filistinli kardeşlerimizin direnişte göstermiş oldukları metanet ve sebattan etkilenerek fevc fevc Müslüman olan, hidayete eren Avrupalı ve Amerikalı vicdan sahibi insanlara, taze Müslümanlara yapmış oldukları tercihin yanlış olduğu kanaatini uyandırabilmek hedefini güttüğünü söyleyebiliriz. İkincisi, bu videoları gündeme getirerek ve İslam üst kümesinde kesiştirerek, Doğu Türkistan'da ve Filistin'de bu tür insanların öldürüldüğünü, dolayısıyla mazlum ve mağdur Müslümanlarla; bunlar arasında bir bağ kurularak Çin'in ve İsrail'in katliamlarına ve soykırımına meşruiyet kazandırma hedefi olduğunu da ifade edebiliriz. Üçüncüsü, ülkemiz başta olmak üzere özerk veya bağımsız Türkî Cumhuriyetler, Pakistan, Mısır ve diğer bazı İslam ülkelerinde yükselmekte olan İslami duyarlılığın, manipüle edilerek önüne geçilmesi ve bu ülkelerdeki muhafazakar dindar insanların bu görüntülerdeki azınlık kesimle özleştirilerek hedef haline getirilmesi hedeflenmektedir. Dördüncüsü, İslamofobi endüstrisine ham madde sağlayan bu görüntülerden hareketle İslam'ın bu çağa ait olmadığı fikrini saf ve masum zihinlerde oluşturma çabası olduğunu da ifade edebiliriz.

Bu videoların oluşmasına sebebiyet veren, görüntülerde yer alan tarikat şey(h)lerinin, mensuplarının, bundan rant sağlayan ve bu tür görüntüleri güya İslam'a(kendi tarikatına) hizmet için! vb. düşüncelerle servis edenlerin de aynı oranda sorumlu olduğunu ifade etmek gerekir. Çünkü toplumda çok ciddi ve yanlış bir İslam ve Müslümanlık algısına sebep olmaktadırlar. Yanlış algı ile beraber, İslam'a ve Müslümanlara husumet besleyenlerin ekmeğine yağ sürmekte, onların suistimal edebileceği materyalleri temin etmekte ve üretmektedirler. Onların yapmış olduğu yanlışlar, vermiş oldukları görüntüler, Müslümanların umumuna teşmil edilmekte ve azınlık bir grubun bu tür tavır ve hareketlerinden tüm Müslümanlar zan altında bırakılmak suretiyle zulmedilmektedir.

Bir tarafta açlıktan, ilaçsızlıktan ölen Müslümanlar var iken, Doğu Türkistan'da ve Filistin'de katliama ve soykırıma uğrarken, Müslüman coğrafyalardaki Müslüman halkların ekserisi, umum-u azamı ekonomik krizlerle boğuşurken; kerameti kendinden menkul, icazeti destinden mamul bazı şey(h) görünümlü kimselerin saltanatı andıran, lüks ve şatafat içerisindeki yaşamlarının, milyon dolarlık zırhlı araçlarının sürekli olarak videolarla gündeme getirilmesi, etraflarında toplamış oldukları kalabalıklarla sanki bir siyasi parti genel başkanı ya da bir popstar edasıyla kalabalıkları coşturması, içerisinden geçmiş olduğumuz bu sancılı süreçte doğru, makûl, mantıklı, akl-ı selim davranışlar değil. Zira bu tür kalabalıklar içerisinde etki ajanlarının, provokatörlerin konuşlanabileceğini de göz ardı etmememiz gerekiyor. Yapılan fiiller İslam'a hizmetten, Müslümanlara faydadan daha ziyade; İslam aleyhtarlarının elini güçlendiriyor. İslam'a, Müslümanlara dil uzatacaklara malzeme temin ediyor. İslam hakkında suizanda bulunanların zannını besliyor.

Akıl, feraset ve basiret sahibi her Mümin/Müslüman yaptığı işe, attığı adıma, söylediği söze, verdiği poza, kayıt altına alınan görüntülerine ve sosyal medyada paylaşılan eylem ve söylemlerine çok çok dikkat etmek zorundadır. 28 Şubat'ta adına İslami! yaftası eklenen bir takım STK'lar kullanılarak, masum, mazlum bütün Müslümanlar meşrû hedef haline getirilmişti. Benzer oyunların daha büyük ölçekte ve planda olanlarının bugün yeniden sahneye konulduğunu görmek ve birtakım Müslümanların buna bilerek veya bilmeyerek alet olduğunu şahit olmak üzücü bir durum. Peygamber Efendimizin: "Mümin aynı delikten iki defa ısırılmaz." hadis-i şerifini hayatımızdan çıkardığımızın, görmezden geldiğimizin de bir göstergesi olarak duruyor.

İşler bu aşamaya geldikten sonra yapılması gereken, kendisini tarikat, cemaat vb. isimlerle adlandıran STK'ların, grupların bir müddet inzivaya çekilmesi, nefis muhasebesi yapması olacaktır. Nefis terbiyesi, sohbet, muhabbet ve gönül adamlığı söylemleri ile çıkılan yolda; örgütlü topluma ayak uydurabilmek adına sekülerleşmek, kapitalistleşmek İslam'a ve Müslümanlara zarar vermektedir. Refik olunacak yolda rakip olmak ya da kendi meşrebini, cemaatini, tarikatını, aidiyet ve mensubiyet duyduğu görüşünü, İslam'ın yegane anlayışı gibi sunmak, diğer yorum ve anlayışları ötekileştirmek kendi varlığını devam ettirebilmek adına sûni bir rakip ya da düşman inşa etmek; 1400 yıllık İslam'ın gelişim tarihi içerisinde yeri olmayan ve son yüz yıldır kapitalist, emperyalist siyonistlerce kullanılan yöntemlerdir. Sayı olarak kemiyeti öncelemek, çoğalmak, artmak, keyfiyeti ihmal etmek 1970'ler, 80'ler Türkiye'sindeki, düzensiz, nizamsız devasa gecekondu yığınlarından oluşan şehirler gibi hem göze, hem gönle, hem işin doğasına hitap etmeyen çarpık insan yapılaşmasını ortaya çıkaracaktır. İslami STK'ların birinci önceliği kemiyet değil keyfiyet olmalıdır. Şatafat değil şahsiyet olmalıdır. Saltanat değil hakikat olmalıdır. Yoksa nefis terbiyesi sloganıyla çıkılan yolun sonu nefsani arzuların terbiye ettiği seküler, materyalist örgütler haline dönüşebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi
SON YAZILAR