Osman Uzunkaya

Osman Uzunkaya

Dostlar seni unutur mu?

Dostlar seni unutur mu?

                O,  gözleriyle göremediğini yüreğiyle görür ve hissederdi. Her defasında derunundaki aşk mücevherini ipek böceği marifetiyle dizelere adeta bir dantele gibi işler, şiirlere dökerdi. Elinden hiçbir zaman bırakmadığı sazı, onun tek sermayesi ve kıymetlisiydi. Bir konuşmasında; “Ben bu saza öyle bir inanıyorum ki, eğer bu sazı satarsam kendimi satmış olurum.” Diyerek, sazına verdiği değeri vurgulamıştı. Bir yarısı sazıysa, diğer bir yarısı da nidası ve şiiriydi. Hayatının biricik gayesi gönlündeki sevgi çağlayanını diğer gönüllere akıtmaktan ibaretti. Şiirlerinde tefekkür etmeyi ve hayatın gerçeklerini anlatmayı ihmal etmezdi. Birçok müzik eserine ruh veren şiirleri, gerçeklik motifi çerçevesinde, aşk ve muhabbeti önceleyen yalın ve içtenlik doluydu. Yaşadığı dönemde Türk Halk Müziğinin büyük ustalarından biriydi.

                Onlarca şiir vücuda getirdi. Çaldı, söyledi ve okudu. Şiirlerinde genellikle dostluğu, sevgiyi ve toprağı betimledi. Bir şiirinin dörtlüğünde sadık yârini; “Benim sadık yârim kara topraktır.” Diyerek şöyle dile getirdi: “Nice güzellere bağlandım kaldım/Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum/Her türlü isteğim topraktan aldım/Benim sadık yârim kara topraktır.

                 Ünlü halk ozanımız merhum Aşık Veysel Şatıroğlu 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesi, Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak Dünya’ya geldi. Yedi yaşında iken Sivas’ta çiçek hastalığı salgını baş gösterdi. Bu esna da çiçek hastalığına yakalandı ve sol gözü görme yetisini kaybetti. Bir müddet sonra sağ gözü de göremez oldu.

                Her gün babası ona halk ozanlarının şiirini okur, Aşık Veysel’de büyük bir istekle babasını dinlerdi. Daha sonra saz çalmayı öğrendi. Böylece başlayan ozanlık serüveni ölünceye kadar devam etti.

                Aşık Veysel’in tanınmasına ilk vesile olan Ahmet Kutsi Tecer oldu.  Bir dönem, Köy Enstitülerin de öğretmenlik de yapan Aşık Veysel’e 1965 yılında TBMM tarafından çıkarılan bir kanunla maaş bağlandı.

                Aşık Veysel, 1969 yılında TRT’de yayınlanan bir konuşmasında; ”Ben öldükten sonra üzerimde otlar bitsin, çiçekler açsın. Biten otlardan koyun yesin et olsun, kuzu yesin süt olsun, arı götürsün bal olsun. Benim toprağım da milletime hizmet etsin” Demişti. Bu sözleri ozanın, hizmet aşkını ifade etmesi bakımından oldukça manidardı.

                Şiirleri onun; “İki kapılı bir han” dediği karanlık dünyasını aydınlattığı gibi, gönüllere de ışık oldu.  İki gün önce 48. Ölüm yıldönümünde Rahmet ve saygıyla andığımız Aşık Veysel, öldükten sonra sevenleri tarafından hatırlanma arzusunu şöyle dile getirdi; “Gün ikindi akşam olur/Gör ki başa neler gelir/Veysel gider adı kalır/Dostlar beni hatırlasın.                  

                İnanıyorum ki,  ektiğin sevgiyle yeşeren tüm gönüller seni hep hatırlayacaklardır. Adın dillerde, şiirlerin ve türkülerin tüm gönüllerde yaşamaya devam edecektir.  Rabbim mekânını cennet, ruhunu şad eylesin.

                Dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi
SON YAZILAR