Prof. Dr. Önder Kutlu

Prof. Dr. Önder Kutlu

ONBEŞ MADDELİK ‘PARALEL’İ ANLAMA KILAVUZU

ONBEŞ MADDELİK ‘PARALEL’İ ANLAMA KILAVUZU

Türkiye’nin içinden geçtiği bu ‘temizlik’ ve ‘arınma’ sürecinin ne kadar hayati olduğunu hep söylüyoruz. Herkesin hayatının ‘tehdit’ altında olduğunu biliyoruz. Özel hayatın mahremiyeti, düşünce hürriyeti ve en temel pek çok hak ayaklar altında. ‘Etkili ve yetkili’ pozisyonlarda bulunan insanlara karşı, hiç alakaları olmadığı halde suçlar isnat edilmekle kalmamış, yaftalar yapıştırılmıştı. Bütün bunları son bir yıldır ibretle ve nefretle izliyoruz.

Malum, kamuoyunda ‘paralelle’ mücadele konusunda büyük bir sabırsızlık var. Bunu anlayışla karşılamamız gerekiyor. Zira ‘tehdit’ bütün millete ve onun meşru temsilcilerine karşı. Devlet yetkilerinin, kişi ve gruplar tarafından sadece kendi menfaatleri doğrultusunda kullanılması kabul edilebilir bir durum değildir. Daha açık ifade edelim: Kamu gücünün kim tarafından kullanıldığı kadar önemli bir husus, ne şekilde kullanıldığıdır.

Bu noktada ‘paralel’ yapının ve ‘paralelci’lerin iyi anlaşılması gerekiyor. ‘Paralelci’, ‘kendisi kamu gücünü kullanmamak, kamu makamlarını işgal etmemekle birlikte ‘paralel’ yapılanmayı fiilleri, dilleri ve kalpleriyle destekleyenlere’ denir. Bu manada ‘paralelci’ler de aynı gayri meşru işi yapmış oluyorlar. Bizlere soruluyor: ‘Şu şahıs paralelci mi, bu kişi paralelci mi?’ Sorulara cevap vermek yerine, o kişilerin özelliklerini sıralıyoruz. Yani ‘paraleli’ anlama kılavuzu sunuyoruz. Bu daha sağlıklı bir yol.

‘Paralel’ ve ‘paralelci’leri nasıl tanırız? Ayırt edici özellikleri nelerdir? Beraberce değerlendirelim…

Yaptığımız analizler, uzun gözlemler ve incelemeler neticesinde ‘paralelciler’de şu 15 özelliğin bulunduğu sonucuna ulaştık: Hak-hukuk tanımama, suret-i haktan görünme, gizlilik, ben-merkezcilik, inançsıza hoşgörü, inançlıya mesafe, tabiatüstü olaylara aşırı önem verme, ‘Siyonist-severlik’, mutlak itaat, kişi iradesine saygısızlık, kindarlık, Makyavelizm, samimiyetsizlik, adam-satma, özel hayata ve bireysel tercihlere karşı merak.

Yukarıda saydığımız özellikler, ‘hiyerarşinin’ üst kademelerine doğru çıktıkça artıyor: En aşağıda en az, en yukarıda en fazla. Tüm özellikler bir kişide toplanmasa bile, yarısı veya fazlası bir şahısta bulunursa o kişinin ‘paralelci’ olduğunu rahatça söyleyebiliriz.

Hak-hukuk tanımama en temel özelliktir. Bir insanda hak-hukuk bilinci varsa hiçbir mesele olmaz. Lakin sınavlarda yolsuzluk yapanlara, kişilere iftira atanlara ve masum insanları karalayanlara ne denebilir, bilmem?

Suret-i haktan görünme bunlar arasında çok yaygın bir durumdur. Mesela kişilere karşı ‘iftira ve yaftalama’ operasyonlarını ‘yolsuzluğa karşı duruyor’ havasıyla yapıyorlar. Yolsuzluk varsa üzerine gidilmelidir, ama iftira da kabul edilemez.

Gizlilik en temel özelliklerdendir. Kendini gizleme, inancını saklama, yaptığı işi gizli-saklı yapma bunların tercih ettiği bir yoldur. Haklıysanız kimden saklanıyorsunuz? Doğru olduğunuzu düşünüyorsanız niçin insanların arkasından ‘iş’ tutuyor, takiyye yapıyorsunuz?

Ben-merkezcilik, yani karşısındakinin inanç, değer ve taleplerine saygısızlık. Hep kendini ‘öne çıkarma’, başkalarını ‘kullanma’ ve kendini ‘önemseme’. ‘Sağlıklı’ bir insan bunu yapmaz.

İnançsıza hoşgörü ve değer verme ‘paralelcilerin’ temel özelliklerinden. Sürekli olarak ‘kalp ısındırma’, ‘hoş’ görünme ve ‘yaranma’ hareketleri. ‘Kişiliksizlik’.

İnançlıya mesafeli durma, ‘itibar’ etmeme ve hakkı ‘teslim’ etmeme. Bu tabii ki Kuran’ın mesajına da aykırı bir durumdur. ‘Kişi sevdiği ile beraberdir’; ‘kime itibar ederseniz, ondansınız’.

Tabiatüstü olaylara aşırı önem verme, sürekli ‘rüya’ görme, ‘mucize’ bekleme ve sürekli tabiat kanunlarına karşı ‘bir yerlerden bir şeyler’ umma ve ‘beddua seansları’ bunlar arasında çok yaygındır. Peygamberi sürekli olarak ‘rüyalarında’ gören, O’nu ‘kamyonete’ bindiren ve ‘uzaklardan’ yardım bekleyen tembeller. Akıllarını kullanmadan, üzerlerine düşeni yapmadan ve cüz’i iradeyi ihmal ederek sadece rüyaya itibar edenler.

Siyonist-severlik’ gene yaygın bir durumdur. Siyonistlere laf söyletmeyen ve sürekli onların gözüyle olayları değerlendirenler. Alt kademelerde bu sevgi çok belli olmayabilir, ama yukarı kademelerde oldukça barizdir: İsrailli çocuklara çok üzülen, terörist devleti önemseyen ama Filistin’e değer vermeyen yaklaşım…

Mutlak itaat, söylenen her şeye inanma, aklını kullanamama, ‘yanlışa-yanlış, doğruya-doğru’ diyememe. ‘Efsunlanmış’ insanlar, ‘düşünemeyen’ bireyler. İlahi mesaj öyle demiyor: ‘Aklınızı kullanın’, ‘şerre itibar etmeyin’, ‘hakkı tavsiye edin’. Beyinlerini kiralayan insanlardan ne beklenebilir?

Kişi iradesine saygısızlık çok yaygın bir durumdur. Seçim, halkoyu ve tercihlere itibar edilmez. Sözgelimi bir üniversitede öğretim üyeleri bölüm başkanını seçecek, ama onu kabul etmeyecekler. Ne zaman ki kendileri ‘seçilirler’, çoğunluğu temsil ederler o zaman demokrasi ve bireysel tercihler ‘kutsal’ ve ‘önemli’ hale gelir. Seçilmiş hükümete karşı durabilirler. Seçilmiş bölüm başkanına karşı durabilirler. Hatta seçimleri ‘yönlendirebilirler’, tercihleri ‘etkileyebilirler’. Bekliyoruz

Kindarlık, kendilerine mutlak ‘itaat’ etmeyenlere ‘müsamahasızlık’, ‘kayıt tutma’, vakti gelince ‘şantaj’ mantığıyla dosyalama ve alakasız insanları ‘dinleme’, ‘gözetleme’ ve ‘takip etme’ olaylarını son dönemlerde çok gördük. Bu kin, düşmanlık nereden geliyor?

Makyavelizm, yani ‘amaca ulaşmak için her yol meşrudur’. Gerektiğinde yalan söyleyebilirler; iftira edebilirler; inanmadıkları halde içki içebilirler; eşlerinin başlarını açtırabilirler, iftira atabilirler. Önemli olan ‘amaca’ ulaşmaktır. Ama bu ‘amaç’ ne, bilmiyoruz?

Samimiyetsizlik ilişkilerin yüzeysel ve menfaat odaklı olmasından kaynaklanmaktadır. Yüzünüze güler, arkanızdan ‘numara’ çevirebilirler. Arkanızı dönemez, güvenemezsiniz…

Adam-satma çok yaygın bir durumdur. Önemli olan kendi menfaatleridir. ‘Alırlar’-‘satarlar’.

Özel hayata ve bireysel tercihlere saygısızlık gizli ajandanın, kendini gizlemenin ve ikiyüzlülüğün yansımasıdır.

Bütün bu sıraladığımız özellikler olayın ‘vahametini’ ortaya koyuyor. O nedenle ‘paralelle’ mücadele aslında tüm toplumun meselesi. Bunlara ‘karşı’ durulmalıdır: Herkes tehdit altında; özel hayat sınırlanıyor. Bunları gözlemlemeye devam ediyoruz. Siz de lütfen etrafınıza bir bakın. Bu özellikler kimde var? Kimde yok? Kimler açıktan, kimler gizlice destek veriyorlar?

Herkes, her şeyi biliyor. ‘Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın’. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mitinglerinde milyonlar ‘paralel’ eleştirilerine niçin ‘sonsuz’ destek verdiler? Erdoğan’ın arkasında durdular? Millet rahatsız. Millet tepkili. Millet ayakta. Mücadelede son dönemeç 2015 genel seçimleri. O tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… Her yerde: Belediyeler, üniversiteler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi
SON YAZILAR