Güleser Keleş

Güleser Keleş

Evimizdeki yabancı!

Evimizdeki yabancı!

Aile toplumun en temel öğesidir.

Geçmişten günümüze örf-adetlerimizle, dini ve ahlaki değerlerimizle şekillenmiş, korunmuş bir aile yapımız var ve bu aile yapımız bizleri birçok tehlikeye karşı ayakta tutuyor ancak günümüzde aile yapımız da ciddi saldırı ve tehlikelere maruz kalıyor.

Kitle iletişimi ve kitle iletişim araçları insanlık tarihinin belki de en üst seviyede kullandığı haberleşme ağı konumunda ve ne yazık ki, günümüzde aile yapımızı hedef alan saldırıların önemli kısmı da kitle iletişim araçları aracılığı ile özellikle de televizyon aracılığı ile yapılıyor. Toplumun çöküşüne sebep olmada toplumdaki en önemli kurumlardan medyanın payı inkâr edilemez. Kitle iletişim araçlarının insanların tutum ve davranışları üzerindeki etkilerinin çok güçlü olduğu yadsınamaz bir gerçeklik.

Yazımda asıl dikkat çekmek istediğim konu televizyonda yayınlanan diziler maalesef medyadaki bazı dizilerin olumsuz etkisiyle toplumdaki aile kurmak ve çocuk sahibi olmak gibi değerler artık önemini yitiriyor, nikâhsız aşk birlikteliği yaşamak kabul edilebilir sıradan bir yaşam tarzı olarak gösteriliyor. Diziler,  hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde diye söz verilen evliliklerin, ihanetlerle, entrikalarla sözlü ve fiziki şiddetle yıkıldığını gösteren örneklerle dolu.

Yüzyıllardır ahlakı değerlerle ayakla duran aile yapımız, evlerimizin başköşesine oturan televizyondaki bu olumsuz içerik üreten yayınlarla özellikle milli ve manevi değerlerden yoksun bazı dizi filmlerle dejenere olmaktadır.

Bizleri ekran başına bağlayan bu diziler mahremiyet, ahlak, sadakat gibi değerleri gereken önemiyle konu edinmiyor. Eğitici ve öğretici nitelikli dizileri, filmleri hemen hemen göremediğimiz ekranlarda maalesef Türk aile yapısına ve yaşantısına uygun olmayan görüntüler yayınlanıyor. Okul çağındaki genç kız ve erkekler için hayatın gerçeklerinden uzaklaşıp tozpembe bir dünyada yaşamasına imkan sağlayan, arkadaşlık ilişkilerinin daha da cinsel boyutlara indirilmesini meşrulaştıran ve gençleri bu yönde bir hayat tarzını benimsemeye iten diziler var. Henüz ergenlik çağının içerisinde bulunan gençler için şiddetin egemen olduğu, çalışarak hayata devam etmek yerine kısa yoldan köşeyi dönmenin konu edindiği diziler var. Hayatın zorluklarını, önümüze çıkardığı engelleri görmemizi sağlamak yerine yaşamın aşktan, paradan, şöhretten ibaret olduğunu gösteren gençlerimizi ahlaksızlığa, şöhrete özendiren diziler var.

Bu konuyu istatistik üzerinden değerlendirecek olursak, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Zeynep Gültekin'in hazırladığı yüksek lisans tezinde ele alınan bir dizinin 55 bölümünün faaliyet raporunda şu rakamlar ortaya çıkmıştır: 411 cinayet, 152 yaralama, 137 saldırı, 147 dayak, 155 tokat, 175 kavga, 110 işkence, 3 tecavüz, 191 taciz, 145 silahlı çatışma, 226… çıkmıştır.” Yine başka bir araştırmada bir çocuğun 12 yaşına kadar 13 bin 400 ölüm dahil 101 bin şiddet olayını televizyonda izlediği ortaya konmuştur.

Aile büyüklerimizin Türk aile yaşamına uygun olmayan şiddeti, cinselliği, nikahsız yaşamayı özendiren bu filmlere karşı daha duyarlı olmaları, rahatsız oldukları televizyon programları hakkındaki şikayetlerini RTÜK ‘e bildirmeleri aile hayatının korunması ve toplumun geleceği hususunda çok önemli.

Aile yapımızı korumak adına Medya'ya düşen görev ise dizileri ve diğer yayınları ile ahlaki değerlerimizi yıpratan, şiddeti, cinselliği, alkol kullanımı gibi kötü alışkanlıklara özendiren yayınlardan uzaklaşıp, kültürel değerlerimizi tanıtan daha eğitici, aydınlatıcı ve bilinçlendirici yayınlar üretmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Güleser Keleş Arşivi
SON YAZILAR